Bu hayatta doğduğu (dünyaya gözlerini açtığı) andan, hayata gözlerini kapatıp cennete uçtuğu güne kadar her anına tanıklık ettiğim, doğduğunda dünyanın en şaşkın ve mutlu ablası olduğum, melek olduğunda gecelerce ağladığım ve kesinlikle bizden gittiğine inanamadığım canım kardeşim vardı. Aslında ölüm
Biz bir süre uğraşıp, onu güzellikle yerinden kıpırdatamayınca, biraz yürüyüp uzaklaşmış olan İbo geri döndü ve gayet otoriter bir biçimde, Uygar’a “bırak palavrayı, yürü bakayım,” diyiverdi. Bizimki de, İbo’nun bu komutu üzerine, oynamayı bırakıp kalktı, İbo’nun elinden tutarak bizimle gelmeye başladı.
kalbimizde acılar varsa da. bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim. mektubun geldi bugün haziran. kimselere göstermediğin ak saçlarının kıvrımlarından. haberin geldi. haberin geldi iki damla gözyaşın kağıtta. çok bakarsın yağmur yağanda. ıslak ve buğulu camların ardından bilirim. bilirim, acı.
Ouykulu kafayla rastgele oynadım ama yine de kazanıyordum, durmadan iyi zarlar geliyordu. Ben yenilip bir an önce yatmak istiyordum ama bu sefer zarlar hep benden yanaydı, şampiyon da deliriyordu haliyle. Ben de mars etsin diye durmadan açık veriyordum beş açık varken bile vurmuyordu. Ben bile onun şansızlığına sinir olmuştum.
Gökyüzünde özgür bir uçurtma hayat. Sadece gökyüzünde özgür ama.. İpini ele dolamakla azalıyor özgürlüğü.. Arasında dondurma olan bir kağıt helva hayat. Isırdıkça azalan ve tadını damakta bırakan. Hayat küçük bir çocuğun yanaklarından süzülen gözyaşı , yere düşmeden silmezsen eğer herşey için çok geç.
kalbimizdeacılar varsa da. bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim. mektubun geldi bugün haziran. kimselere göstermediğin ak saçlarının kıvrımlarından. haberin geldi. haberin geldi iki damla gözyaşın kağıtta. çok bakarsın yağmur yağanda. ıslak ve buğulu camların ardından bilirim.
MiNSwyv. Pek çok atasözünü olduğu gibi, deyimleri, kavramları, adlandırmaları, sıfatları da hiç üzerinde durmadan yazıyor, söylüyor, kullanıyoruz. İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına’ batırmak deyimini aklımıza bile getirmiyoruz, ama burada “masum değiliz hiçbirimiz”, öyleyse iğneyi hak ediyoruz. Aslında hayat kadını’ derken biraz kibarlaştırmış oluyoruz, edepli söylemeye çalışıyoruz ya da o kelimeyi ağzımıza almıyoruz. Kötü bir şey söylemiş olmak istemiyoruz. Yoksa kafamızda bu deyimin daha kötüsü hazır duruyor ve çoğu kere de dilimizin ucunda durmayıp, ay ağzımdan kaçıverdi işte, oluyor! Ben de bu yazıda o sıfatları yazmayacağım elbette. Çünkü sorun da o değil, bu deyimin kullanımı. Niye kullanırız, neden bu iki güzel sözcük yan yana gelince bedenini satarak yaşayan ya da yaşamını sürdürmek zorunda kalan’ bir insanı, kadını tanımlar? Hayat. Bizim dışımızda olan. Bir evimiz var. Bazen bir bahçemiz. Onlar bizim. Sokağımız yok fakat. Mahallemiz semtimiz de. Şehrimizse oldu mu hiç? Bir yerli’yiz hepimiz. Yozgatlıyız, Artvinliyiz, Ankaralıyız, Mardinliyiz. Oralıyız buralıyız, ama aslında bir şehir bilincimiz yok. Ne sokağa evimiz gibi baktığımız var ne de şehre, şehrimize, şehirlerimize. Yani hepimizin evi olan yerlere. Sokağa ve şehre. Onlar bizim değil. Oralı bile olmuyoruz! O zaman da şehirli olmuyoruz, sokaktan koşar adımlarla geçiyoruz, sonra, bu dünyada mezarlarımız olan evlerimize. Hayattan korkarak yaşamak. Böyle bir yaşama var elbette, hemen çoğumuzun yaşadığı bu. Dünyaya atılmış gibi yaşamak. Gizlenerek. Her şeyden, kendinden, güneşten, sesten, yağmurdan, yazdan güzden, bahardan gizlenerek yaşayan ve evden başka gizlenecek yeri olmadığı için, koşa koşa gittiği evine kapanan, evini güneşe, renklere, seslere kapatan, dünyadan ve hayattan korkusunu çocuklarına da bulaştıran bir çoğunluk. “Güneş girmeyen eve doktor girer!” Peki, “Hayat girmeyen eve ne girer?” Korku girer, tutuculuk girer, baskı girer, sonunda da kötülük girer! Evlere gizlenmesek kendimize de gizlenmeyeceğiz çünkü evleri açmak kafaları da açmaktır çünkü. Bizimki kapalı yerde kalma’ değil açık havada, sokakta kalma’ korkusu, tersinden klostrofobi yani! Açılırsak bir daha dönemeyiz duygusu. Öyle ya hayat bir açık deniz, kısmet, ya döneriz ya dönmeyiz! İş adamı, iş kadını, iş insanı oldu. Bilim adamı, bilim kadını, bilim insanı oldu. Başka insan’lar da vardır, hatırlayamadım. Hayat kadını var ama hayat adamı yok, aslında var da ona başka şeyler diyorlar, doğa adamı, toprak adamı, filan, “adventure man” var bir de, serüven adamı. Hadi serüven demeyelim macera diyelim ona, macera kadını diyebilir misiniz peki aynı rahatlıkla? Zor değil mi? Çünkü niye? Çünkü hayat aslında kimin içindir, kime göredir, elbette erkeklere göre, Ademoğulları olan adam’lara göre. Onlar ki hayatı hem bilenler hem yönetenler hem sürenlerdir. Peki kadın da onlar gibi olmak isterse… Olmaz! Olur mu hiç! Allah muhafaza! Yaşamak isteyen ya da serüven ruhu taşıyan kadınlardan ne olmaz, ev kadını olmaz! Olursa o zaman da sonucuna katlanır! Öyle değil mi? Oysa hayat kadını ne güzel bir adlandırma. Erkekler nasıl hayat adamıysa, kadınlar da doğal olarak hayat kadını değil midir? Elhak öyledir. Mademki Tanrı katında eşittirler, eşit yaratılmış varlıklardır, öyleyse dünyayı da, hayatı da, doğayı da, aşkı da paylaşmak, doya doya yaşamak bu eşitliğin gereğidir. Bazıları diyecek ki, Birader bilmezden gelmesene, o lafın ne demeye geldiği belli, sen mi değiştireceksin?’ Değiştiremem kuşkusuz, ama üzerine konuşulur belki. Bazı olumlu ve güzel şeylerin, hayat gibi, dostluk gibi, neden olumsuz yüklemelerle kullanıldığı aklımıza takılır belki. Düşünsenize hemen hepsi de toplumsal eşitsizliğin kurbanı olmuş, tanımadığı, sevmediği insanlara bedenini vermek zorunda kalan ve yaşamını ancak bedenini satarak sürdürebilen kadınlar, dalga geçer gibi hayat kadını’ olarak adlandırılıyor. Hayır hayır, yanlış anlaşılmasın, burada o insanlara niye bu güzel sıfatı takıyorsunuz demiyorum. Aksine, dilin şu hoş cilvelerinden söz ediyorum. “Dost hayatı yaşamak” da bunlardan biri. Dost, hayat ve yaşamak! Bundan güzel ne olabilir ki? Gel gör ki, tehlikeli alakalar’, daha doğrusu gizli ilişkiler için kullanılıyor! Ortak sözcük, hayat. Yani, yaşamak. “Hayat bazen tatlıdır/sevenler kanatlıdır” diye diye uçtuğumuz şey. “Yaşamak hey ne güzel şey!” de dediğimiz, Nazım Hikmet’in de Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim! dediği. O işte. “Dediğim aynıyla vaki” yani. Hayat güzeldir. Sözcükler de öyle. O sıfatla adlandırılan kadınlar herhalde hepimizden daha fazla şaşırıyorlardır bu deyime. Bu ironiye de için için gülüyorlar mıdır bilmem! Hayatla korkutulan kadınlar. Herkes evinin kadını olsun, dizini kırsın otursun, kol kırılsın yen içinde kalsın, en az 3 çocuk doğursun, 3 de yetmez 6 olsun, ver Allah’ım ver! Yeter ki erkeklerin dediği olsun! Hayat da neymiş olmazsa olsun, o da evi olmayan, geceleri sokaklarda gezen kadınların olsun! Gecelerin kadını, aşkların kadını, ev kadını, mutfak kadını, acıların kadını, yalnızlıkların kadını, zamanın kadını, ruhumun kadını, evimin kadını, köy kadını, din kadını, renklerin kadını, günlerin kadını, rüzgârların kadını, şiirlerin kadını, yağmurların kadını, bu yazının kadını… Kadın hayattır, hayat kadındır! Atın ölümü arpadan derler, insanın ölümü de hayattan olsun! Yazma önerileri. HHacıyatmaz, Hafifmeşrep, Hafif Kadın, Hayalperest, Hırs Küpü, Hanım Evladı, Hım Hım, Hüsnü Niyet, Hüsnü Tabiat, Hamili Kart, Hain Evlat, Hayatı Roman, Hatırı Kuru…
11 Nisan 2017, Salı - 1004 tarihinde eklendi. Kategori Belgesel bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim biz de soluk alıp vermedeyiz yani her insan gibisevmekteyiz, seviecek şeyleri bir kır çiçeğini çimeni topr... bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim biz de soluk alıp vermedeyiz yani her insan gibisevmekteyiz, seviecek şeyleri bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği kurban bayramlarında kınalı koçları başları eloyasıişlemeli yemeni ile kapalı bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları kalbim ağrıyorsa da kardeşim gönlüm bulanıyorsa tedirginsem kuşkuluysam kalın kitapların yazdığına bakarsan acaip suçluysam havada ihanetdışarıda sıcak duvarda yazılar kalbimizde acılar varsa da bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim mektubun geldi bugün haziran kimselere göstermediğin ak saçlarının kıvrımlarından haberin geldi haberin geldi iki damla gözyaşın kağıtta çok bakarsın yağmur yağanda ıslak ve buğulu camların ardından bilirim bilirim, acı asıl oturur adam yüreğine e var yani işte iyiyim diyorum ya inan olsun iyiyim anne insan gerçekten iyi oluyor, iyiyim dedikçe bak üzülme yazıyorum bir daha olur üzülme üzülmüyor analar oğulları üzülmüyorum dedikçe bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim biz de soluk alıp vermedeyiz yani her insan gib isevmekteyiz, seviecek şeyleri bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği kurban bayramlarında kınalı koçları başları eloyası işlemeli yemeni ile kapalı bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları RTE daha fazla göster daha az göster Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Sitemize erişerek çerez kullanımını kabul etmiş PolitikasıKabul Et ve Kapat
bizimki de hayat be kardeşim