Hazırlık. İpek Yolu-Kültür Yolu haritası Gökçe Günel’in araştırma ve yayınları temelinde, Osman Eravşar, Kurt Erdmann, Muharrem Özergin, Fügen İlter ve Orhan Cezmi Tuncer’in konuyla ilgili yayınlarından faydalanılarak hazırlanmıştır. Yayımlayan: ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma) Vakfı Cevap İpek Yolu ve Baharat Yolu Asya’dan başlayarak Avrupa içlerine e hatta İngiltere’ye kadar uzanmaktaydı. Coğrafi keşifler başlayana kadar bu iki yola hakim olan ülke ekonomik olarak ticareti elinde bulundurduğu için gelişir ve kalkın nerede bu ekonomik gücü elde tutmak için birçok devlet arasında çekişme sebep olmuştur. IpekYolu, tarih boyunca hem geçtiği bölgeleri iktisadi çidan kalkındınp balkın refah seviyesini yükseltmiş afından mlarının 16. Buna göre İpek Yolu'nun; farklı pek çok ulusun birbiriyle tanışması II. bölge devletlerini ekonomik bakımdan gelisyrmesi III. devletler arasında yapılan savaşların azalmas 8 durumlarından İpek yolu yeniden doğudaki ve batıdaki ülkelerin ilgi alanı, odağı oldu, üretim ve ticari, sanayi en önemli malların merkezi, yeniden Asya’nın doğusunda oluşmaya başladı. Sanayi, enerji ve hammadde, ticari ve teknolojik mallar karayolu, denizyolu, demiryolu ve hava yolu ile batıya ve diğer ülkelere taşınmaya başladı. Yavuz Sultan Selim döneminde 1517’de Mısır fethedilerek, Baharat Yolu’nun kontrolü Osmanlı Devleti’ne geçer. İpek ve Baharat yollarının Osmanlı kontrolünde olması nedeniyle Avrupalı devletler doğuya uzanan kendi kontrollerinde ticaret yolları bulmak için 15. ve 16. yüzyıllarda Coğrafi Keşifleri başlatırlar. Dünya tarihinin en eski milletlerinden olan Çin’in tarihini çoğunluğumuz yalnızca İpek Yolu üzerinden Orta Doğu’ya ve Avrupa’ya taşıdığı şaşalı ürünlerle ve icat ettiği buluşlarla tanıyoruz. Çin tarihi ile ilgili okullarda bize aktarılan genel bilgiler; Orta Asya’da kurulan Türk devletleri ile girdiği mücadeleler, barut ve pusula gibi dönemi için büyük EAdtRHX. Olay aslında tam olarak Habil ile Kabil’le başladı, öldürmek. Bilindik bir hikaye olan Habil ile Kabil hikayesinde Kabil kıskançlığının esiri olup kardeşi Habil’i öldürüyor. Peki bir insan neden bir cana kıymak ister? Bunun aslında bir çok nedeni vardır. Bir insanın başka bir insanı öldürebilmesi için karşısında ki kişiyi insan gibi görmemesi, kendilerinde kabul edemedikleri tüm olumsuzlukları karşı tarafa yüklemesi ve en önemlisi kıskançlık. Tıpkı Habil ile Kabil’de olduğu gibi. Peki bir insanın katil olma potansiyelini nasıl anlarız? Başka insanların haklarını umursamama, sık sık yalan söyleme, başkalarını dolandırma, sinirli bir yapı, yaptıkları yanlışlara kendince bir kılıf uydurma gibi bir çok neden sıralayabiliriz. İnsan psikolojisi sonuçta, haberlerde gördüğümüz herhangi bir ölüm haberini genelleme yaparsak eğer yapılan en büyük savunma Ani bir cinnet anı’dır. Aslında katil kişisinin ruhsal ve psikolojik durumu daha önceden fark edebilinse katil kişisi aslında hiç katil olmayabilir. Ama maalesef ki her katil kişisi o kadar şanslı olmayabilir, ya da öldürülen şahıs. Neyse, amacım bir katilin psiko-analizini yapmak değil kesinlikle, sadece Habil ile Kabilden beri gelen bu birilerini öldürme isteğinin ne zaman son bulacağını düşünüyorum ve aslında olayı savaşlara getirmeye çalışıyorum. Birini öldürmenin bin bir tane nedenini bulabiliriz belki ama Birilerini’ öldürmenin akla mantığa yatan bir tarafını nedense bir türlü bulamıyorum. Savaşlar, eskiden ırklar ve dinler için yapılırdı, şimdi ise para için yapılıyor. Bunlarda akla mantığa uyan nedenler değil tabii ki. İnsanları öldürmenin bir nedeni olmamalı. Hele bu neden Para’ hiç olmamalı. Para için insanlar ölüyor, insanlar öldürülüyor. Kundakta ki çocuklar annelerinin kan kokan kucaklarında can veriyor, ekmek almak için babasıyla dışları çıkan çocuklar bombalanıyor. Neden diye sorguluyor insan. Herkese yetecek kadar toprak, ekmek varken bu kavga niye? Bu savaş, bu kan niye? Bir avuç toprak parçası için insanların yaptığı bu zulme anlam veremiyorum, savaşmak için kendilerince koydukları bu kılıfın bir işe yaramadığını onlarında göreceği bir gün diliyorum. Belki de o savaştıkları bir avuç toprağın içine gireceklerinin bilincine varacakları bir gün mutlaka gelecektir. Bilmem… Belki de gelmeyecektir… Seni sevmek neden bu kadar zor... Niye imkansızsın bana bu kadar?Niye ellerini tutmak bu kadar zor?... Devamını Gör Irkçı değilim ama... Son zamanlarda lanetler yağdırdığımız öyle çok şey geldi ki hangisinden başlasam bilmiyorum. En büyük sorunumuz Mülteciler...Ben kendimi ırkçı olarak görmem pek ama ülke ne idüğü belli olmayan mültecilerden geçilmezken istemsizce ırkçılık yapmadan bu pek ırkçılık olayına giriyor mu emin değilim, bu daha çok iyi insan-kötü insan kavramlarıyla alakalı bir durum.... Devamını Gör Türkler-Irkçılık Her milletin kendi milletini kötü temsil ettiği bir kesim vardır. Irkçılık her insanın geninde olan ve buna engel olamadan yaptığı bir olgudur, önemli olan bu olguyu eskilerdeki gibi şiddete dönüştürmemek ve bastırmaktır. Türklerde ise ırkçılığa çok nadir rastlanır, bunun en önemli nedeni Osmanlının çok uluslu bir imparatorluğa sahip olmasıdır fakat bununla birlikte Türkiye maalesef ki A... Devamını Gör İşinize gelene tamam, gelmeyene haram! Günümüzde bir çok kişi din adamlığına soyunmuş gibi. Kimse kimsenin ne yaptığını da sorgulamıyor ayrıca. Bu din adamları üç kuruş aklıyla insanları kandırmakta o kadar ustalardır ki aklınız hayaliniz şaşar. O din adamını dinleyende sözde din adamından da pek farklı değildir aslında...Adamın biri çıkar "Bir erkeğin üç kadın alması helaldir!" der ama bunun nedenini açıklamaz. Çünkü işine gelmez... Devamını Gör Bazı şeyler çocukluktan gelir, engelleyin! Çocuklukta yaşanmış bazı travmalar ileri yaşlarda bazı kötü olaylara yol açabilir. Bu olaylar küçük de olabilir büyük de. Bunu önlemek bizim elimizdedir belki de bilemeyiz, yapmamız gereken şey aslında basit, çocuklara çocuk olduğunu hissettirmek.... Devamını Gör DİZİLERİMİZ Birazda kadınlarımızın nasıl hor görüldüğünü anlatan dizilerimizden bahsedelim...Bilmem kaç milyon dizimiz var ama hangisinde güçlü, dik duran, hayatta birçok alanda başarısı olan bir kadın karakterimiz var?Çok az, çok çok az, hatta belki de her evde muhakkak bir televizyon bulunmakta; genci, yaşlısı, çocuğu demeden herkes her akşam önünde oturuyor ve kimse... Devamını Gör Yaşayan Efsane Bugün yaşayan bir efsaneyi Ümit. 60 yaşında olan usta yazar ve gazeteci Gaziantepli ve 7 çocuklu bir ailede büyümüştür, yazar kimliğini annesinden aldığını söyleyen usta yazar genellikle polisiye konularını ele alan yazarımız aynı zamanda dünya çapınca binlerce okuyucusu olan bir çok yazarın üzerinde incelemeler Ahmet Ümit neden bu ... Devamını Gör Save Ralph Günlerdir sosyal medyada dönüp duran bir videodan bahsedeceğim. Bilmeyeniniz yoktur her halde. Save deney tavşanının üzerinden gidilen bu kısa filmde kozmetik markalarının onları nasıl işkencelere maruz kaldığını, hayvanlara ne denli zarar verildiğini anlatan bir beğendiği ve kendi hesaplarında paylaştığı bu kısa filmde istenilen dikkat çekildi evet ama sad... Devamını Gör Kitaba Değer Ver! KDV Burada aslında size kitap okumanın ne kadar güzel, eğlenceli ve insanı geliştiren bir aktivite olduğunu uzun uzun anlatmak isterdim,lakin belki aranızda okumayı sevmeyenleriniz "Kitaba Değer Ver!" derken aslında manevi bir değerden bahsetsem de günümüz insanları ve şartları maalesef ki yanlış anlayarak maddi bir değer veriyorlar.&nbs... Devamını Gör KADIN Bugünlerde söylemekten utandığımız, çekindiğimiz bir kelimenin bir kelimenin köklerinden başlayalım. "Kadın!"Peki, Türkçede kadın sözcüğünün tarihsel izlerini sürdüğümüzde nereye varıyoruz? "Katun" sözcüğüne! Bu sözcüğün tarihî değişimi bize iki farklı sözcüğü miras bırakmış durumda "Kadın" ve "Hatun".Kadın Soğdça’dan gelir ... Devamını Gör Yaz gelsin şu geniş dünyaya O büyük halk ozanı Aşık Veysel... Herkesin dilindedir türküleri de kimse bilmez. "Eğer benim ile gitmek dilersen Ağlen güzel yaz gelsin de gidelim...""Şu geniş dünyaya sığmayan gönülŞimdi bir odaya kapandı kaldı..." Ne de güzel demiş gönüllerin ozanı. Çok acılar ... Devamını Gör KALDIRIMDAKİ ÇOCUK Beni... Görüyor musun?Ben; o soğuk kaldırıma bir çöp gibi fırlatılan, ölmek için Allah’a yalvaran beş yaşındaki çocuğum.... Devamını Gör Haykırış Kaç zaman olmuş ağlamayalı,Unutmuşum şaşkın,Ne yana akacaklarını kestirememenin tedirginliğiyle gezinirken yanaklarımda,sen; "Ağla, içinden geldiği gibi. Rahat bırak kendini!" desteğin bu, kaçıncı değer hissiyatın bana karşı ve benim kaçıncı yüz çevirişim sana?Çok fazla her şey. Yaptıklarına karş... Devamını Gör Alıştırıldık Alıştırdılar Alıştırıldık, alıştırdılar! Neye mi? Öncelikle susmaya, gördüklerimizi umursamamaya, duyduklarımızı algılamamaya alıştırdılar. Diğer türlüsü işimize gelmedi çünkü. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasındı!"Dışarda kimin kime ne yaptığı umurumuzda olmadı hiç, bir adamın bir kadını öldürmesi hayatımızın en olağan olayları oldu. "... Devamını Gör Sokrates Savunuyor Her insanın dine bakış açısı farklıdır. Herkes bildiği ve inandığı değerler üzerinden dine yaklaşır. "En güzel yoktur, herkesin en güzeli vardır". Ölümden sonra hayatın var olduğu ve ruhun başka bedende hayat bulması düşüncesini savunurken... Devamını Gör Bu yazımızda İpek Yolu nedir? İpek Yolu güzergahı neresidir? Bugün hangi ülke ve şehirlerden geçmektedir? İpek Yolu özellikleri nelerdir? İpek Yolu’nun tarihi önemi nedir? Modern İpek Yolu Projesi hakkında bilgi veriniz. Tarihi İpek Yolu ile Modern İpek Yolu arasındaki önemli farklılıklar nelerdir? sorularını yanıtladık. Bu Yazının İçindeki Başlıklar İpek Yolu Nedir?İpek Yolu Güzergahı Neresidir? İpek Yolu Hangi Ülke ve Şehirlerden Geçmektedir?İpek Yolu Özellikleriİpek Yolu Tarihi ÖnemiKültür ve Teknik AktarımDinlerin YayılmasıHastalıkların yayılmasıModern İpek Yolu Projesi Nedir?Tarihi İpek Yolu ile Modern İpek Yolu Arasındaki Farklılıklar İpek Yolu Nedir? İpek Yolu çinde başlayıp anadoluya kadar uzanan bir dünyaca ünlü ticari yoldur. Milattan yüzyıllar önce Mısırlılar, daha sonra da Romalılar, Çinlilerden ipek satın aldılar. Ulaşım ise, daha sonra İpek Yolu adı verilen güzergahı izleyen kervanlarla sağladılar. İpek endüstrisi, çok eski çağlardan beri birçok milletin hayatında önemli bir yer tutmuştur. Uzak Doğu’dan gelen ipek ve baharat, Batı için, uluslararası ilişkilerde önemli bir rol oynamıştır. İpek Yolu, ayrıca Doğu kültürünün Batıdakiler tarafından tanınmasını sağlamıştır. Doğu’nun ipeği ile baharatının kervanlarla Batıdaki insanlara taşınması, Çin’den Avrupa’ya ulaşan ticaret yollarını oluşturmuştur. Orta Çağda, kervanlar, şimdiki Çin’in Şian kentinden hareket ederek Özbekistan’ın Kaşgar kentine gelirler, burada ikiye ayrılan yollardan ilkini izleyerek Afganistan ovalarından Hazar Denizi’ne, diğeri ile de Karakurum Dağları’nı aşarak İran üzerinden Anadoludan devam ederdi. Anadolu’dan deniz yolu ile Akdeniz ve Karadeniz Tirebolu limanlarından veya Trakya üzerinden kara yolu ile Avrupada son bulurdu. Doğudan batıya doğru gelişen bu ticari harekette daha önceki çağlardan beri kullanılmakta olan bir yol tarafından yararlanılmıştır. Yoğun bir şekilde ipek, porselen, kâğıt, baharat ve değerli taşların taşınmasının yanında kıtalar arasındaki kültür alışverişine de sağlayan bu binlerce kilometre uzunluğundaki kervan yolları zaman içinde İpek Yolu diye adlandırılmıştır. İpek Yolu Asya’yı Avrupa’ya bağlayan bir ticaret yolu olmasından farklı, 2000 yıldan beri bölgede yaşayan kültürlerin, dinlerin, ırkların da izlerini taşımış ve olağanüstü bir tarihsel ve kültürel zenginlik sunmuştur. İpek Yolu’nun Chang’an-Tianshan koridoru 2014’ten bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer almaktadır. İpek Yolu Güzergahı Neresidir? İpek Yolu Hangi Ülke ve Şehirlerden Geçmektedir? İpek Yolu’nun güzergâhı ile ilgili ilk kalıntılar Antik Yunan ve Romalılara dayanmaktadır. Tarım Havzası’nın kuzeyinden geçen kuzey rotayı ünlü tarihçi Heredot 450 yılında ayrıntılı şekilde tarif etmiş, güzergâh merkezlerine de oradaki yerli halkların isimlerini vermiştir. Heredot’un tarifine göre kuzey rotası Don Nehriden başlayarak ilk olarak kuzeye ve hemen sonra Partların bölgesine doğru doğuya ilerlemekte, oradan da Çin’in batısında bulunan Kansu şehrinde son bulan Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki kervan yolu üzerinden geçmektedir. Güney rotasına ilişkin buna benzer bir rota tarifi bulunmamaktadır. Ancak güney rotası yeniden kurgulandığında, rota Mezopotamya’dan başlamaktadır; fakat bu veri kesin olarak değildir. İpek Yolu Anadolu’da Antakya’da başlayıp, Gaziantep’ten geçerek İran ve Afganistan’ın kuzeyinde Pamir Ovası’na kadar geçmektedir. Ayrıca Güneydoğu Bölgesi’nde bulunan Gaziantep ve Malatya’yı geçip, Trakya üzerinden ve Ege kıyılarında İzmir, Karadeniz’de Trabzon ve Sinop, Akdeniz’de ise Alanya ve Antalya gibi önemli limanlar üzerinden Avrupa’ya kadar uzamaktadır. Üçüncü bir yol da Mısır ve Mezopotamya rotalarının birleşmesi ile meydana gelen Narmada Nehrinin Hint Okyanusu’na döküldüğü Hindistan’ın liman kenti Bargyzaga şehrine ulaşan deniz ve kara yollarının birleşimi ile oluşmuştur. İpek Yolu Özellikleri İpek Yolu özelliklerini sayarsak önce geçtiği güzergahlarından başlayalım ve geçtiği güzergahların iklimi veya coğrafi şekillerine bakmamız gerekir. Öncellikle Çin Şian şehrinde başlar bu şehir dört büyük tarihi başkenttir Moğolistan Karakurum şerinde devam eder, Dünya Kültür Hazineleri Alanı Karakurum’da bulunur. Afghanistan Belh şehri ile İpek Yolu devam eder. Bugün Afganistan’ın kuzeyinde merkeze bağlı bir şehirdir ve başkent Mezar-ı Şerif’in 20 km kuzeyinde, Amu Derya’nın yaklaşık 74 km güneyindedir. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin doğduğu şehirdir. Afghanistan’dan sonra yol Özbekistan’dan devam eder. Özbekistan, günümüzdeki yedi bağımsız Türk devletlerinden biridir ve TÜRKSOY’un üyesidir. Suriye Halep de İpek Yolu üzerinde bulunur. Halep Kalesi’nde çeşitli Mezopotamya devletleri, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Arap hakimiyeti, Emeviler, Abbasiler, Mirdasiler, Ukayliler çok kısa bir süreliğine Büyük Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu devirleri yaşanmıştır coğrafi. Diğer bir Ülke ise Türkiye Konya ve İstanbul’dan geçmektedir. İstanbul, Türkiye’de yer alan şehir ve ülkenin 81 ilinden en kalabalık olan ilidir. Konya ise yüz ölçümü en büyük olan Türkiye şehridir. Son uğrak ise İtalya Venedik’tir. Venedik, kuzeydoğu İtalya’da birbirinden kanallarla ayrılmış ve köprülerle bağlanan 118 adanın üzerine kurulu olan şehirdir İpek yolu uzunluğu 6000 km’dir. İpek Yolu Tarihi Önemi İpek Yolu’nun tarihi önemini bir kaç bölüme ayırarak inceleyebiliriz. Kültür ve Teknik Aktarım Teknik alandaki gelişmelerin, kültür ürünlerinin veya ideolojilerin aktarımı, ticari mallara göre daha doğal ve kalıcı olmuştur. Ticari, politik, diplomati nedenler ile gerçekleştirilmiş uzak ticaretin bütün türleri farklı toplumlar arasında kültürel değişimi meydana getirmiştir. Şarkılar, dini düşünceler, felsefi görüşler ve bilimsel bilgiler seyahat edenler yoluyla taşınmış ve güncel kalmıştır. Bunlardan farklı olarak gıda maddelerinin girişi ile tarımsal değişim de gerçekleşmiştir. Kâğıt üretimi ve matbaa gibi kimyasal süreçler, etkili at koşumu ile üzengi gibi önemli buluşlar dünyaya Asya üzerinden yayılmıştır. Dinlerin Yayılması İpek Yolu üzerinde taşınan kalıcı şeylerden biri dinler olmuştur. Örneğin 4. ve 5. yüzyıllarda Kuzey Vey Hanedanlığı döneminde Budizm, kuzey güzergâhı yoluyla Hindistan’dan Çin ve Japonya’ya gelmiştir ve etkisini hala devam etmektedir. Bazı istisnalar haricinde, Hıristiyanlığın Anadolu’da yayılmasında 3. yy. da Sasani İmparatorluğu döneminin başlaması ile mümkün olduğu görülür. Hristiyanlık, Orta ve Doğu Asya’da hiçbir zaman hâkim din olmamasına rağmen, İpek Yolu’nu kullanarak Çin’e kadar dayanmıştır. Hastalıkların yayılması Dinler ve diğer kültürel öğeler gibi hastalıklar ve enfeksiyonlar da İpek Yolu’ndan yayılmıştır. Uzun seyahat edenler, virüslerin ortaya çıktıkları bölgelerden ayrılmasına ve bu virüsler yoluyla ortaya çıkan hastalıkların, bağışıklığı olmayan toplumlarda yayılmasına sebep olmuştur. Bu durum da felaketle sonuçlanan salgınların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. İpek Yolu üzerinde hastalıkların yayılmasına verilebilecek iyi bir örnek 14. yüzyılda görülen veba salgınıdır. 1330’lu yıllarda Çin’de ortaya çıkan, kemirgenlerden pireler yoluyla insanlara bulaşan aşırı bulaşıcı olan veba ortaya çıkmıştır. Bu salgın, uzun bir süre sadece Çin’in şehri olan Yunnan’da görülmüştür; fakat 14. yüzyılın başında Moğol orduları yoluyla vebalı pireler Yunnan’dan Çin’in diğer bölgelerine doğru taşınmış ve böylece veba, İpek Yolu boyunca çok hızlı bir şekilde yayılmıştır. Veba, Kafa günümüz Feodosya şehrinden gelen ticaret gemileri ile Kırım Yarımadası yanından geçerek 1348 yılında Avrupa’ya da ulaşmıştır. Asya’dan Avrupa’ya kadar etkili olan ve Avrupa nüfusunun yaklaşık üçte birinin hayatını kaybettiği veba ortaya çıkmıştır. Bu salgın, Ortadoğu, Hindistan ve Çin’de 75 milyon kişinin ölümüyle sonuçlanmıştır. Özellikle kürk ihracatı vebanın hızlanmasına neden olmuştur. İpek, Batı için İpek Yolu üzerinde taşınan sıra dışı, alışılmadık maddedir ve bu madde yola da adını vermiştir. Ancak, yol üzerinde başka mallar da taşınıp takas edildiğinden dolayı , bu kavram ticaret gerçekliğinden uzaktır. Çin’e doğru yol alan kervanlar altın, değerli taş ve cam ve benzeri maddeleride taşımışlardır. Modern İpek Yolu Projesi Nedir? 2049 yılında bitirmesi planladığı modern İpek Yolu konseptini ifade etmektedir. Proje kapsamında güvenlik anlaşması Blackwater’ın kurucusu Erik Prince’in sahibi olduğu Frontier Services Group adlı şirketi ile imzalanmıştır. Şi Cinping ilk olarak, 2013 yılı Eylül ayında Kazakistan’ın Nazarbayev Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, İpek Yolu ülkeleri arasında İpek Yolu Ekonomik Kuşağı oluşturulmasından bahsetmiştir. Daha sonra, Kasım ayında Endonezya parlamentosunda yaptığı konuşmada ise Güney Asya ülkeleri ile birlikte 21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu’nu yeninden oluşturmanın gerektiğini belirtilmiştir. Bu iki girişim, Çin tarafınca daha sonra Bir Kuşak, Bir Yol olarak adlandırılmıştır. Burada İpek Yolu Ekonomik Kuşağı, “Yol” ise 21. Yüzyıldaki Deniz İpek Yolu’nu ifade etmektedir. Projede ulaşım ağları, enerji ağları ve telekomünikasyon yoluyla uluslararası entegrasyon hedeflenmektedir. Proje; 69 üye ülke, dünya GSMH’nın %42’si, dünya nüfusunun %64’i, karaların %40’ı, bilinen enerjinin %75’ini kapsamaktadır. Çin 30-35 yılda projeyi tamamlayarak kuruluşunun 100. yılana 2049 yetiştirmeye çalışmaktadır. Çin projeyi 2013 yılında gündeme getirse de daha önce hazırlıklara başlamıştır. Modern İpek Yolu olarak da anılan girişimin kara ayağını oluşturan İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ile Çin’den, Kazakistan ve Moğolistan’dan başlayarak Rusya ve İran onun üzerinden Avrupa’ya ulaşacak şekilde demiryolu bağlantıları oluşturulması ve bölge ülkeleri ile ticareti artırıcı ve kolaylaştırıcı önlemlerin hayata geçirilmesi tahmin edilmektedir. Bu şekilde, Çin’in az gelişmiş iç bölgelerinin de kalkınmasına katkı sağlanması beklenmektedir. Girişimin deniz ayağını oluşturan 21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu’nda ise Çin’in, Pakistan ve Bangladeş üzerinden oluşturacağı demir yolları ve boru hatları ile Umman Denizi’ne ve Bengal Körfezi’ne açılan limanlara bağlantı kurması tahmin edilmektedir. Bu şekilde Çin, Malaka Boğazı’na alternatif yaratarak arz ve tedarik güvenliğini artırması öngörülmektedir. Tarihi İpek Yolu ile Modern İpek Yolu Arasındaki Farklılıklar İpek Yolu ile modern ipek yolu farkları saymak gerekirse bunlaradan biri güzergahtır. İpek Yolu üçe ayrılırken modern İpek Yolu ise ikiye ayrıldığı söylenebilir. İpek Yolu sadece ticaret amaçlı oluşmuş bir yoldur ama Modern İpek Yolu buna aksine doğal gaz hattı ve petrol hattı geçmek amacı gütmüştür. Modern İpek Yolu’nun ilk yolu biraz daha İpek Yolu’na benzerken diğer yolunun ise çok birbirinden farklı olduğunu görüyoruz. Modern İpek Yolu bir Çin projesi iken İpek Yolu ise tarihler boyunca bir sürü ülkenin elinde bulunmuş ta ki Coğrafi Keşifler başlayana kadar. İpek Yolu kültürel akım veya hastalıkların buluşması ve savaşlar gibi önemli olaylar ile tarihe yön vermişken modern İpek Yolu’nda çok da tarihi değiştirecek bir yol olduğu anlaşılıyor. İpek Yolu’nun ortaya çıkışı planlanmayıp uzun süren bir orataya çıkışı vardır modern İpek Yolu ise planlı ve ne zaman çıkacağı belli bir tarihi olan bir yoldur ve en önemli fark ise zamanlarının birbirinden çok farklı olmasıdır. Not Bu konuyla ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan İpek Yolu Projesi hakkında da bilgi edinebilirsiniz. Bu yazımızda tarih dersi konu anlatımları kapsamında 11. sınıf tarih dersinin 1. ünitesi olan Değişen Dünya Dengeleri Karşısında Osmanlı Siyaseti 1595-1774 ünitesinin 5. konusunun devamı olan Doğu’da Mücadele ve Safevilerin Sonu konusuna yer verdik. Doğu’da Mücadele ve Safevilerin Sonu konusunu “1700-1774 yılları arasındaki süreçte meydana gelen başlıca siyasi gelişmeleri tarih şeridi ve haritalar üzerinde gösterir.” kazanımı çerçevesinde anlattık. Bu Yazının İçindeki Başlıklar Doğu’da Mücadele ve Safevilerin SonuSafeviler Hakkında BilgiOsmanlı Devleti ile Safeviler Arasındaki İlişkileriFerhat Paşa Antlaşması Hakkında BilgiNasuh Paşa Antlaşması Hakkında BilgiSerav Antlaşması Hakkında BilgiKasr-ı Şirin Antlaşması Hakkında BilgiSafeviler Nasıl Yıkıldı? Doğu’da Mücadele ve Safevilerin Sonu Ders Tarih 11 Ünite Değişen Dünya Dengeleri Karşısında Osmanlı Siyaseti 1595-1774 Konu Doğu’da Mücadele ve Safevilerin Sonu Kazanım 1700-1774 yılları arasındaki süreçte meydana gelen başlıca siyasi gelişmeleri tarih şeridi ve haritalar üzerinde gösterir. Doğu’da Mücadele ve Safevilerin Sonu konusunda Safevi Devleti nasıl yıkılmıştır? sorusunu yanıtladık. Ayrıca 1639 yılında Osmanlılarla Safeviler arasında imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması sonrasında bu iki devlet arasında yaşanan siyasi ve askeri gelişmeleri ana hatlarıyla açıkladık. Safeviler Hakkında Bilgi Safevîler 1501 – 1736 yılları arasında, mevcut dünya haritası ele alınırsa İran, Azerbaycan ve Ermenistan’ın tamamı, Irak’ın doğusu, Türkmenistan, Afganistan ve Pakistan’ın batısı, Türkiye’nin ise güney doğusu üzerinde var olmuş bir imparatorluktur. Tarih boyunca İran’ı yöneten hanedanlıklar içinden en önemlilerden biri tarafından yönetilmiştir. İsmail Safevî, Nahçıvan civarında kazandığı bir zafer sonucunda şah oldu. Daha doğrusu kendisini şah ilan etti. Bazı tarihçiler Safevîler’in kökenlerinin Türk soyundan geldiğini iddia etmektedir. Bu iddialar, şeyhlerin ana dillerinin Azerbaycan dili yani Türkçe olduğu ve şeyhlerin bir kısmının daha önceden Türk köylerinde yaşamış olduğu tahminleri üzerinden ortaya çıkmıştır. Ancak bu konu hakkında tescil edilmiş bir bilgi bulunmamaktadır. Safevî Devleti’nin kökenini 14. yüzyılın ilk yarısında kurulmuştur. Safevîye Tarikatı oluşturmaktadır. Aslında bir Sufi tarikatı olan bu tarikat, Bâtıni Devleti faaliyetlerinin de etkisi altına girerek Şii mezhebini benimsemiştir. Bu tarikat gittikçe gelişti ve bir devlet, bir imparatorluk haline büründü. Osmanlı Devleti ile Safeviler Arasındaki İlişkileri Osmanlı Devleti ve Safevî Devleti sınır komşusuydu. Safevî Devleti, Osmanlı Devleti’nin doğusunda yer alıyordu. Aralarındaki ilişki çok da iyi değildi. Safevî Devleti kurulduğundan beri Osmanlı Devleti ile sorunlar yaşıyordu. Osmanlı şehzadelerini kışkırtma çabası içindeydiler. İpek Yolu üzerinde denetim kurmak istiyorlardı ve Osmanlı Devleti’nin aleyhine olacak şekilde ittifaklara giriyorlardı. Ayrıca Şiilik propagandası yaparak Osmanlı’nın doğu tarafındaki insanları ayaklandırarak Osmanlı Devleti’ne içten zarar vermeye çalışıyorlardı Bu ayaklandırmaların etkisi halen günümüzde de görülmektedir. Alevilik mezhebine karşıt yapılan eylemlerin temelinde bu ayaklandırmalar yatmaktadır.. Ayaklandırmalar dışında da Safevîler, Osmanlı Devleti’ne karşı yıkıcı – bölücü eylemlerde bulunuyorlardı. III. Murat’ın Osmanlı Devleti Padişahı olduğu dönemde Safevî Devleti’nin, kendi toprakları üzerinden yolculuk yapan, yük taşıyan ticaret kervanlarını yağmalamaları, Osmanlı Devleti’ni dayanamayacakları bir raddeye getirdi ve aralarındaki savaşları tekrar başlattı. Ferhat Paşa Antlaşması Hakkında Bilgi Bu savaşı bitiren antlaşma Ferhat Paşa Antlaşmasıydı 1590. Ferhat Paşa Antlaşması’nın getirdiği sonuçlar Osmanlı Devleti açısından oldukça iyiydi. Bu antlaşma sonucunda Osmanlı Devleti; Tebriz, Karabağ, Dağıstan ve Şirvan gibi yerlere sahip olma hakkına kavuştu. Oluşan yeni sınırlar Osmanlı Devleti’nin doğu yakasındaki en geniş sınırları olarak tarihe geçti. Osmanlı Devleti’nin padişahının III. Mehmet olduğu sıralarda iç isyanlar tekrardan baş gösterdi. Bu isyanların yanı sıra Osmanlı ve Avusturya mücadelesinin çıkması da Safevîlerin işine geldi. Bu fırsatlardan yararlanan Safevîler, Tebriz, Erivan ve Nahcivan’ı kendi sınırları içine katmayı başardı. Padişah I. Ahmet Dönemi’nde ise Safevilerin küçük çaplı saldırılarının yerini büyük ve uzun süreli savaşlar aldı. Bu uzun süreli savaş sırasınca iki devlet de çok zarar gördüğünden savaşları bir antlaşma ile sonlandırdılar. Nasuh Paşa Antlaşması Hakkında Bilgi Nasuh Paşa Antlaşması 1612 adı verilen bu antlaşma iki devlet için de hem iyi hem kötü maddeler içermekteydi. Nasuh Paşa Antlaşması şartlarınca Ferhat Paşa Antlaşması sayesinde çizilen sınırlar neredeyse tamamen değişti ve yeni sınırlar çizildi. Ferhat Paşa Antlaşmasıyla Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına alınan şehirler kaybedildi. Yeni sınırlar Kanunî Sultan Süleyman döneminde yine Safevîler ile imzalanmış Amasya Barış Antlaşması 1555 maddelerince belirlendi. Safevîlerin antlaşmanın geçerli olduğu her yıl için o yıl yönetimde olan Osmanlı Padişahı’na 200 yük ipek haraç vermesi zorunlu kılındı. Osmanlı’nın Ferhat Paşa Antlaşması öncesinde de kendilerinin yönettiği şehirler kendilerine bırakıldı. Şehrizor eyaleti istila edilmişti ve istilanın başında bulanan Hilev Han ve Seyyid Mübarek’in Safevîler tarafından yardım alması engellendi. Şemhal ve Dağıstan Safevîler’e geri verilmedi. Osmanlı Devleti’nin Rusya topraklarına yapacakları olası bir seferde Safevîlerin her koşulda yardım edecekleri kararlaştırıldı. İran’dan yapılacak hac ziyaretleri için rota Halep – Şam üzerinden olacak şekilde düzenlendi. Serav Antlaşması Hakkında Bilgi Kanunî Sultan Süleyman döneminde belirlenmiş sınırlar temel alınarak Osmanlı Devleti ve Safevî Devleti arasındaki yeni sınırların Osmanlı tarafının belirlenmesi işi Bağdat Beylerbeyi ve Van Beylerbeyi’ne verildi. Antlaşma olabildiğince adil tasarlandı ancak daha eski zamanlardan da örneklendirebileceğimiz üzere ömrü uzun olan antlaşmalar adil olanlar değil, taraflar arasındaki daha güçlü ve daha üstün stratejik özelliklere sahip olan devletlerin çıkarlarına uygun olacak şekilde tasarlanan antlaşmaların ömrü uzun olur. Tarih tekerrür eder, ne kadar adil olsa da Nasuh Paşa Antlaşması uzun süre yürürlükte kalmadı. 3 yıl süren ömrünün sonunda Safevî Devleri Şahı, Şah I. Abbas, 1615 yılında antlaşma şartlarınca gönderilmesi zorunlu kılınan 200 yük ipeği göndermeyi reddetti. Bu durum Osmanlı Devleti ile Safevîlerin arasını tekrar bozulmasına neden oldu. Antlaşma şartlarının yerine getirilmemesine sinirlenen Osmanlı Devleti, dönemin padişahı II. Osman Genç Osman tarafından verilen emirle Safevîlerin topraklarına seferler düzenledi. Yapılan savaşlar ve sürtüşmeler sonucunda 1618 yılında imzalanan Serav Antlaşması sonucunda tekrardan barış sağlandı. Bu antlaşma Nasuh Paşa Antlaşması ile neredeyse tamamen aynıydı. Antlaşma sonucunda sınırlar Nasuh Paşa Antlaşması temel alınarak belirlendi. Ahıska ve Kars kalelerinin sahibi Osmanlı Devleti olarak kaldı. Dağıstan beylerine saldırılmayacağı kararına varıldı. Karşılıklı olarak esirler serbest bırakıldı. Safevî Şahı’nın göndermesi zorunlu tutulan 200 deve yükü ipek, 100 deve yükü ipek, kumaş vb. kıymetli eşyalar olacak şekilde azaltıldı. Kasr-ı Şirin Antlaşması Hakkında Bilgi 17 yıl boyunca devam eden resmi barış sonunda Safevilerin sınırı aşarak Osmanlı Devleti’nin egemenliği altındaki toprakları yağmalamalarının aşırı bir artış göstermesi üzerine dönemin Osmanlı Padişahı IV. Murad, Safevi Devleti üzerine sefere çıkmaya karar verdi. Ordu hazırlıklarının tamamlanması üzerine başında IV. Murad’ın bulunduğu ordu, 1935 yılında Revan istikametine harekete geçti. 3 aylık süren bir yolculuk üzerine Safevilerin önemli kalelerinden biri olan Revan kuşatmaya alındı. Kale şehirdeki İran halkı tarafından savunulmaya çalıştı ancak Osmanlılar tarafından yapılacak taarruz öncesinde kalenin teslim edileceği bilgidi padişaha Safevîler tarafından bildirildi. 10 günlük kuşatma sonucunda kale Osmanlılara teslim edildi. Buna rağmen ordunun İstanbul’a geri dönmesi üzerine Revan kaybedildi. Bu durum sonucunda IV. Murad bir başka seferin yapılması gerektiğini duyurdu. Bunun üzerine 1637 yılının Mayıs ayında Bağdat’a bir sefer düzenlendi 5 ayın sonunda ise şehir kuşatıldı. Kuşatma sonrasında IV. Murad İran’ın iç kesimlerine kişilik asker yolladı ve Şehriban’ı yağmalattı. 39 gün süren kuşatma sonucunda büyük bit taarruz başlatıldı ve Bağdat düştü. Bağdat’ın düşüşü üzerine Şah I. Safi barış teklifinde bulundu ve bu istek üzerine 17 Mayıs 1639 tarihinde Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma sonucunda Bağdat, Basra ve Şehrizor şehirlerinin Osmanlı egemenliği altında yürütülmesine karar verilirken; Revan ve Ahıska şehirleri Safevî Devleti’nin himayesi altına bırakıldı. İlerleyen tarihlerde baş gösteren Osmanlı ve İran arasında yapılan savaşlarda sınırla alakalı meseleler bu antlaşma temelinde çözüldü. Son olarak bu antlaşma sayesinde mevcut Türkiye – İran ve İran – Irak sınırlarının önemli bir bölümü belirlendi. Safeviler Nasıl Yıkıldı? Şah I. Abbas dönemi sırasında Farslaşma akımı iyice hızlanmış ve Basra Körfezi üzerinden Portekiz ile İngiltere bölgeye girmeye başlamıştı. Safevî Devleti o dönemde ticari açıdan gelişmiş olmasına rağmen siyasal açıdan güçlerini gittikçe kaybetmekteydi. Şah Abbas’ın ölümü üzerine yerine geçen oğlu Safi Mirza bölgede bulunan İngilizlerin oyunlarının içine girince devletin geleceği gittikçe kötüleşti. Hepsinin üzerine Safevî Devleti Osmanlı ile yaptıkları barışı ortadan kaldırıp savaş ilan etti ve Safevîler, kendileri için büyük bir öneme sahip olan Van’ı kuşatma amacıyla Osmanlı Devleti üzerine bir sefer düzenledi. Bu durum Osmanlı padişahını çok kızdırdı ve Osmanlılar Bağdat’ı ve Orta Irak’ı fethettiler. Sefer dönemindeki şahın, Safi Mirza, ölümü sonucunda yerine oğlu II. Abbas geçti. Ancak II. Abbas dönemi iç çekişmeler, isyanlar ve mezhep çatışmalarıyla geçti. Bu durumların yanı sıra Osmanlı Devleti’nin Azerbaycan, Irak ve Suriye üzerinden ilerlemesi durdurulamamıştır. II. Abbas yönetiminde ilerleme kaydedemeyince yönetimi oğlu Süleyman tahta geçmiştir. Ancak o da babası gibi pek bir başarı kaydedememiştir. Süleyman Şah’ın ölümü sonrası oğlu Hüseyin tahta geçmiştir ancak o devlet yönetme işin yürütmek yerine bütün hazineyi kendi istekleri üzerine harcamıştır ve bütün yönetimi mollalara bırakmıştır. Yönetimi ele geçiren mollalar devleti teokratik sistemle yönetmeye başladılar. Bu durum sonucunda otoriter boşluklar oluştu bu durum iç isyanları doğurdu. Büyük bir Afgan isyanı sonucunda şah tahttan indirildi ve devrin en büyük kumandanlarından biri olan Nadir Şah tahta oturarak Safevî Devleti’ni sonlandırdı ve kendini yeni şah ilan ederek kendi devletini kurdu. 1. Ünitenin Tüm Konuları Değişen Dünya Dengeleri Karşısında Osmanlı Siyaseti 1595-1774 ünitesinin tüm konularını aşağıdaki başlıklarda inceleyebilirsiniz. 1. Konu 1595-1700 Yılları Arasındaki Siyasi Gelişmeler 2. Konu Uzun Savaşlardan Diplomasiye Avusturya ile Uzun Savaşlar Dönemi Osmanlı-Safevi Savaşları 1578-1639 Sınırları Belirleyen Antlaşma Kasr-ı Şirin 1639 XVII. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Dış Politikası Kutsal İttifak Osmanlılara Karşı Karlofça Antlaşması Sonrası Dış Siyaset 3. Konu Avrupa’da Din Savaşlarından Modern Devlete Otuz Yıl Savaşları 1618-1648 Westphalia Antlaşması’nın Sonuçları Modern Devlet 4. Konu XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nde ve Avrupa’da Denizcilik Faaliyetleri Sömürgecilik Hızlanıyor Osmanlı Denizciliğinde Kadırgadan Kalyona Geçiş Osmanlı Devleti’nin Denizlerdeki Egemenliği Zayıflıyor 5. Konu Fetihlerden Savunmaya Prut Sonrası Gelişmeler Doğu’da Mücadele ve Safevilerin Sonu Şu an bu başlıktasınız! 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı Küçük Kaynarca Antlaşması 1774 Bu başlık oldukça önemli! Eğer mevzuya jeopolitik-stratejik açıdan bakarsanız o zaman günümüzde yaşanan ve dünyayı üçüncü büyük bir savaşa her geçen gün daha da iten oyunun arka planındaki en büyük hedeflerden birini de görebilirsiniz. Zira, İpekyolu projesinin güzergâhının kendisi bile başlı başına “Dünya Adası” olarak adlandırılan “Avrupa-Asya-Afrika merkezli” son krizlerin-savaşların niçin çıkarıldığı, tüm dengelerin nasıl bir değişim sürecine girdiği ve uluslararası sistemin neden çok kutupluluğa doğru hızlı bir seyir izlediği hususunda bir fikir vermekte. Nasıl mı? Burada hiç kuşkusuz Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve on yıl sonra gerçekleşen iki önemli hadise birer kırılma noktası olarak karşımıza çıkıyor. Bu hadiselerden ilki 15 Haziran 2001’de kurulan Şanghay İşbirliği Örgütü ŞİÖ, diğeri ise bu teşkilatın kuruluşundan üç ay sonra gerçekleşen 11 Eylül hadisesidir. Biri, diğerinin gayri meşru sonucudur. Asıl Hedef İpekyolu Güzergâhlarıdır! Başta çok kutuplu bir dünya olmak üzere, ŞİÖ’nün hedeflerine, üye-gözlemci devletler ile birlikte diyalog ortaklarına ve bunların İpekyolu güzergahlarının nerelerinde yer aldığına dikkatlice baktığınızda fotoğraf daha bir netlik kazanmaktadır. Zira 11 Eylül’ün ve bu kapsamda ABD’nin niçin terörizm ile savaşı gerekçe göstererek doğrudan doğruya önce Afganistan’ı işgal ettiği, ardından da hiç vakit kaybetmeden Orta Asya Devletlerinde üs açtığı Kırgızistan’da Manas, Özbekistan’da K2 olarak da adlandırılan Karşi-Hanabad, sonrasında da Büyük Ortadoğu Projesi BOP’ni uygulamaya sokarak Irak işgali üzerinden tüm coğrafyayı istikrarsızlaştırdığı daha net anlaşılmaktadır. Anlaşılan mevzu sadece bununla da sınırlı değildir. Kriz haritası çok daha büyük bir coğrafyayı kapsamaktadır ve BOP bunun merkez alanını içeren bir parçasıdır. Nitekim 11 Eylül sonrası süreçte patlak veren krizler haritasına bakıldığında 1 Kuzey ve Doğu Afrika ağırlıklı olmak üzere bu kıtayı büyük ölçüde etkileyen darbeler, iç savaşlar ve terör eylemleri; 2 Suriye ve Libya’yı bir enkaza dönüştüren, Mısır’ı Camp-David eksenine döndüren Arap Baharı; 3 Somalili deniz korsanları hadisesi ve NATO’nun orada görev almaya başlaması; 4 Yemen iç savaşı; 5 Katar-Suudi Arabistan krizi üzerinden İslam Jeopolitiği’ne yönelik yeni bir cephenin açılması; 6 “İslam İç Savaşı”nda İran’a karşı Suudi Arabistan’ın ön plana çıkartılması; 7 İran’ın terörist bir devlet olarak ilan edilip, hedef alınması ve akabinde PJAK ve IŞİD/DEAŞ terör eylemlerinin gerçekleştirilmesi; 8 Türkiye üzerinde artan baskılar, Türk ve İran yakın çevrelerinde devlet inşa süreçleri vb. gelişmeler ilk etapta dikkatleri çekmektedir. Bu gelişmelerin dışında Çin’i önce çevreleme ve eş zamanlı olarak sıcak bir savaşa çekmeyi hedefleyen Uzak Doğu ve Güney Asya merkezli son gelişmelerin; örneğin, Myanmar krizinin niçin bir anda dünya gündemine oturduğu ve Kuzey Kore krizinin tırmandırıldığı da daha bir anlam kazanmaktadır. Çin, kuşkusuz bunun farkında ve anlaşıldığı kadarıyla tedbirini sadece kara bağlamında değil, denizlerde de almaya başlamış bulunuyor. Örnek mi? Karada ŞİÖ ağırlıklı giden Çin, denizaşırı bir ülkede ilk askeri üssünü açıyor. Bu çerçevede Çin ordu personelini taşıyan gemiler Zhanjiang kentinden Afrika Boynuzu’nda Etiyopya, Eritre, Somali ile komşu olan ve Kızıldeniz’in güney girişinde stratejik bir konumda yer Cibuti’ye doğru yola çıkmış bulunuyor. ABD ve Almanya merkezli Avrupa Birliği AB arasındaki ayrışmanın ve hatta Ukrayna-Kırım krizlerinin de niçin ortaya çıktığı söz konusu güzergâhlara bakıldığında açıkça görülecektir. Bu noktada İpekyolu projesi Doğu-Batı arasındaki güç mücadelesinin bir diğer adı olarak karşımıza çıkarken; diğer taraftan Batı’nın kendi içerisindeki hesaplaşmasında da önemli bir adresi niteliğindedir. Bu kapsamda ABD/Batı; kaybetmenin beraberinde ne tür sonuçlara yol açacağını üç aşağı beş yukarı tarihsel tecrübeleri ile öngördüğünden dolayı kirli yöntemlerine bir kez daha açıktan başvurmaktadır. Nitekim düne kadar alttan alta operasyonlar çeken, vekâleten savaşlar yürüten ABD/Batı artık doğrudan savaş yöntemine geçmiş bulunuyor. Zira denizlere dayalı hegemonyasını ve rekabet gücünü önemli ölçüde kaybetmiş durumdadır. Yeni İpek Yolu’nun devreye girmesiyle birlikte inisiyatif kara güçlerine, Avrasya’ya bir kez daha geçecektir. İpekyolu’ndaki Merkez Ülke… İpekyolu güzergâhında her devlet önemli bir stratejik konuma sahip olmakla birlikte, burada Türkiye’nin yerinin istisnai olduğu açıkça görülmektedir. Türkiye, bir anlamda İpekyolu Kuşak-Yol Projesi’nin kalpgâhını/merkezini oluşturmaktadır. Dikkatinizi çekmiştir; Türkiye son dönemde yoğun bir alt yapı faaliyeti içerisinde. Marmaray, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüneli, Çanakkale Boğazı 1915 Köprüsü, 3. Havalimanı gibi son dönemin dikkat çeken mega yatırımlar teker teker gerçekleştiriliyor. Tüm taraflar bunun farkında. Nitekim bu faaliyetler bir takım çevreler tarafından sabote edilmeye çalışılıyor. Türkiye olmadan bu projenin final yapması mümkün değil. Türkiye’nin tercihi, bu bağlamda sadece projenin geleceğini değil, proje ile birlikte Yeni Dünya Düzeni’nin adını da büyük ölçüde belirleyecektir. İşte bu hayati öneminden dolayı Türkiye hedef konumundadır. Bu husus ilerleyen günlerde irdelemeye devam edeceğiz… Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi BÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi ASAM’nde görev yapan Erol, 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün SDE Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi USGAM’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi YTSAM Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi GAZİSAM Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 Ankara Radyosu “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında Arayış, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yaptı. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde LAMER de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan; Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Stratejik Düşünce, Gazi Bölgesel Çalışmalar, The Journal of SSPS, Karadeniz Araştırmaları, gibi akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, Bölgesel Araştırmalar, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları, Gazi Akademik Bakış, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri, Demokrasi Platformu dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmektedir. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi ANKASAM Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır. Evet savaş artık resmen görünür hale geldi! Daha da şiddetlenecek. Sakın Afganistan'daki saldırıyı "Bizden uzak!" diye değerlendirmeyin. Hepsi, yani yapılacak bütün operasyonlar BÜYÜK HAMLEYİ BOŞA ÇIKARTMAK için! Kabil'de patlama oldu. Onlarca insan can verdi. Kim yaptı? Neden yaptı? Ne istedi? İŞTE bunların cevaplarını günlerdir yazmaya çalışıyorum. Bu artacak. Şiddet çoğalacak. Canlar yanacak... Açarak gidelim... 2015 yılından itibaren NATO, ISAF'ın yeni görevini belirledi. O nedenle 2015 yılında Afganistan'dan ayrılması beklenen ISAF, artık NATO var olduğu sürece bölgede aktifliğini koruyacak. Baktığınız zaman Afganistan'ın denize kıyısı olmadığını görürsünüz. Ancak Pakistan, İran, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan ve Çin'le sınırı olan Afganistan, hem jeo-stratejik hem de jeopolitik olarak çok önemlidir. Afganistan, NATO yani ISAF'a topraklarını açmak zorunda bırakılan tek ülkedir. ABD, birçok operasyon yapsa da bölgede birçok terörist grup ortaya çıkarsa da Afganistan'ın dışında hiçbir ülkeye girmeyi başaramadı. Peki Afganistan neden önemliydi? Afganistan ve Pakistan arasında yer alan Hayber Geçidi, yüzyıllardır ticaret ve askeri noktaların merkezidir... Afganistan'ı çok önemli yapan ve NATO'nun asla vazgeçmeyeceği bir ülke konumuna getiren durum ise Yeni İpek Yolu'nun en önemli geçiş güzergahlarından olması. Afganistan, Çin, Hindistan ve İran'la birlikte özel bir medeniyet buluşmasının da merkezidir. Bu nedenle NATO yani ABD asla ve kat'a buraları bırakamaz. 11 Eylül bunun için yapıldı! Buralara girebilmek için İKİZ KULELER'i vurdu adamlar. Kendi senaryolarını kendileri hayata geçirdi... Ayrıca resmi kayıtlarda olmasa da PENTAGON'un elindeki tek gerçek raporda, Afganistan'ın doğalgaz ve petrol başta olmak üzere çok önemli yeraltı zenginliğine de sahip olduğu görülüyor. Şimdi Afganistan'da güç NATO'dadır. Bu da Çin'e karşı kullanılacaktır. Amaç bu zaten! Tarihin akışını değiştirecek olan İPEK YOLU projesi ABD'yi bitirirken Çin'i uçuracak. Washington bunu biliyor. Tehlikenin farkında! KAOSUN OLMASI PROJENİN AKSAMASI ANLAMINA GELİR! Bunu nasıl yapacaklar? İlk adım AFGANİSTAN'ı karıştırarak. Bu dün başladı işte! İpek Yolu'nun engellenmesi için Afganistan'da kaos ortamının sürmesi şart. Kaosun olduğu yerde NATO vardır. Kural budur! NATO, özellikle Orta Asya'da etkin olmak için Şanghay İşbirliği Örgütü ile ortaklık yapma konusunda adımlar attı. Biz pek ilgilenmesek de ciddi açılımlar yapıldı! Hatta geçen yıl Çin'i sıkıştırmak, iç karışıklık çıkartmak için de hamleler yapıldı. Ancak Çin, buna karşı koymayı başardı. Eğer NATO, bunu başarmış olsaydı Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan ve Özbekistan'dan oluşan Şanghay İşbirliği Örgütü bir anda NATO'ya yani PENTAGON'a elini kaptırmış olacaktı... NATO güzergahı değiştirmek, kendi gücünün zirveye taşımak için hedef ülkeleri karıştıracak. Afganistan bunlardan biri. Karışıklık muhtemelen daha da sürecek! Artarak! Pentagon kendisinin güçlü olduğu merkezlerin kullanılması isteyecek. Saldırıların altında yatan ilk neden bu! ABD, PENTAGON veya NATO... Hepsi aynı beyin gücüyle düşünüyor. Bu 3 farklı merkezi olan tek güç, şu anda ISAF'a Afganistan ve Pakistan'dan sonra başka bir görev verdi. Hint Okyanusu'ndan devam eden Afrika limanlarına ardından da Akdeniz ve Venedik'e kadar uzanan "Deniz İpek Yolu"nu engellemek için "NE GEREKİYORSA YAPIN!" talimatı ulaştı. ISAF bunun için düğmeye bastı... İpek Yolu'nun hayata geçmesi ABD için en büyük tehlike. Bu projeyle DOĞU, AVRUPA'ya aslında İngiltere'ye bağlanıyor! Bu büyük bir hamle. Yıllardır ilmik ilmik örülüp bugünlere getirildi. ABD ise İpek Yolu'na kendi kontrolünde olması halinde izin verecek. Bu olursa Afganistan'dan başlayıp, Akdeniz'e kadar uzanan hatta Amerikan egemenliği göreceğiz.. Kavga da bu zaten! İtiraz eden çok devlet var. ABD hepsiyle nasıl uğraşacak ve nasıl başarılı sonuç alacak. Hiç ama hiç kolay değil. İşin özü NATO ile bu bölgeyi işgal etmek istiyorlar. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, 2013'te ziyaret ettiği Kazakistan'da, "İpek Yolu Ekonomik Kuşağı" ve yine aynı yıl gittiği Endonezya'da "21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu"nun inşasını açıkladı. 5 farklı koridor olarak planlanan Modern İpek Yolu için çalışmalar hızlandırıldı. Yeni İpek Yolu'nun Çin sınırları içerisindeki uzunluğu yaklaşık 5 bin kilometre. 65 ülkeden geçecek olan güzergahın uzunluğu ise 100 bin kilometreyi buluyor. Muazzam yani! Avrupa Birliği ülkeleri İpek Yolu'na karşı ama ABD'nin saf dışı bırakıldığı bir İpek Yolu, Avrupa'dan da büyük destek bulacak. Çünkü 65 ülkenin içinde 15 Avrupa ülkesi var. Peki ABD bunu bilmiyor olabilir mi? Tabii ki BİLİYOR! Peki ABD'nin İpek Yolu'nu engellemek için hedefindeki ülkeler hangileri? Afganistan, Pakistan, Türkiye, İran, Hindistan başta olmak üzere tam 33 ülke PENTAGON'da tehlikeli olarak kabul edildi. Yani onların çıkarlarına hizmet etmeyen herkes tehlikeli! Bu ülkelerin güçlenmesi, İpek Yolu'na destek vermesi ABD İmparatorluğu'nun çöküşü anlamına geliyor. Cebelitarık Boğazı, Malakka Boğazı, Ümit Burnu, Süveyş Kanalı ve Bab'ül Mendep Boğazı'nın kontrolünü elinde tutan İngiltere de ABD'ye karşı bir planın içinde yer alıyor. İngiltere, İpek Yolu projesine destek veren bir ülke. AKIL ONLARIN... Herkes iki ülkeyi dost ve kardeş zanneder! Oysa en büyük mücadele bu iki büyük güç arasındadır. İPEK YOLU bunu bir kez daha ortaya koydu... İngiltere ile ABD'nin İpek Yolu'nda da karşı karşıya olduğunu artık biliyoruz. Bu net olarak ortada! Manchester saldırısı ile her şey ortaya saçıldı... Kavga büyük ve daha da büyüyecek... Kaçış yok! ABD'yi İngiltere ile çatışmaya iten İpek Yolu hamlesi, 10 Nisan'da hayata geçti. İngiltere'den Çin'e gidecek ilk yük treni 10 Nisan sabahı yola çıktı. Viski, meşrubat, vitamin ve bebek bakımı ürünleri taşıyan 30 vagonlu trenin 12 bin kilometrelik yolculuğu 3 haftada tamamlandı. Yeni İpek Yolu'nun ilk seferinin İngiltere'den yapıldığı da kayıtlara geçti. İngiltere, 20 Mart tarihinde ilk İpek Yolu treninin 10 Nisan'da hareket edeceğini duyurmuştu. Bu açıklamadan sadece 48 saat sonra, ABD'den sert cevap geldi. İngiltere'nin başkenti Londra'da İngiliz Parlamento binası önünde otomobilli dehşet yaşandı. 5 kişi öldü, 22 kişi yaralandı. ABD, bu operasyonla İngiltere'ye İpek Yolu uyarısını en sert şekilde yapacağını belli etti. İngiltere İpek Yolu'nda kararlıydı. İkinci saldırı Manchester'da yaşandı. Eğer İngiltere, ABD ile aynı noktada buluşmamakta ısrar ederse üçüncü saldırı her ikisinden de sert olacak. Bu da PENTAGON'da konuşulan bir şey! Peki İngiltere ve Çin ABD'nin neler yapacağını bilmiyor muydu? Bu mümkün mü? Elbette hayır! Şimdi 65 ülkeyi de içine alan ittifakın ABD'ye cevabı gelecektir. Karşılıklı hamlelerle kavga sürecektir. Anlaşma olursa acı da çekilse bir yerde durur! Olmazsa büyük kaos demektir. Dünya bunlara gebe! Biz de! Bu kavganın bizi etkilememesi mümkün değil. FETÖ'den YPG'ye kadar başımızdaki dertlerin arkasında da bu var... 15 Temmuz da bu! Herkes kendi çıkarı için bir şey yaparken biz boş mu duracağız! Tabii ki hayır! DÜŞÜNÜN BAKALIM... Yasal Uyarı Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın. Kara kutu 11 Ağustos 2022, Perşembe SIK sık İKİ EKOL'ü buraya taşımaya gayret ediyorum. Dünya üzerindeki mücadelenin tarihi ve kökeni itibariyle değişen... KORİ-DOOR 10 Ağustos 2022, Çarşamba GAZETECİ olsanız da her şeyi yazmak kolay değil. Elinizde kalem olması bazen hiçbir şeyi değiştirmiyor. İklimin... Yeraltı 09 Ağustos 2022, Salı İSTANBUL'A döndük... Ortalık fena halde karışmış. Gücü olan cebindeki kartı çıkarıp masaya koyuyor. Kavga sert... ABE-D 09 Temmuz 2022, Cumartesi ÇOK değişik bir zaman diliminden geçiyoruz. Daha dün "ÇOK SÜRPRİZ OLAYLAR YAŞAYACAĞIZ" diye not düştüm. KÜRESEL... John-son 08 Temmuz 2022, Cuma İÇERİDE yaşanan küçük ancak iz bırakan olaylara dışarıdan bakılması gerektiğini düşünüyorum. Yazıyorum da... Aksi...

ipek yolu için yapılan savaşlar