BurçinTerzioğlu Boyu, Kilosu, Kaç Yaşında? Boyu 1.65 cm, 52, burcu ise balık’tır. 2021 yılı itibariyle 41 yaşında olan başarılı oyuncu resmi instagram hesabını @burcinterzioglu kullanıcı ismi ile kullanmaktadır. Günümüz itibariyle instagram hesabında ki takipçi sayısı 2,3milyon civarındadır.
Muradıgözünde gidenler. Anadır, alıyor veriyor. veriyor alıyor. Oluru yok. Diline kırmızı gülleri doluyor. Ol tabipten medet diliyor. Olmuyor. Ver elini dağ yolları. Dilinde türküsü. Gönlünde oğlunun hayali. Deli olup dağlara düşüyor. O'nu son görenler elinde bir demet kırmızı gül, dilinde ''Kırmızı gül demet demet.
Kırmızıgül buket modelleri aynı gün teslimat avantajı ile gönderim yapılıyor. Web sayfamızda her zevke ve her bütçeye uygun kırmızı gül demeti modellerini bulabilirsiniz. Çiçek Buketi Görselleri Mağazamızda taze çiçeklerle özenle hazırlanan buket modellerinin görselini whatsapp yoluyla sizinle paylaşmaktayız.
KırmızıGül Demet Demet Türkü Hikayesi. Asrevya. Öyküler. 0. 06 Mart 2015 05:13 Özdemir Erdoğan Kimdir?Özdemir Erdoğan Biyografisi. Asrevya. Biyografi. 0.
kırmızı gül demet demet sevda değil bir alamet gitti gelmez o muhannet şol revanda balam kaldı kırmızı gül her dem olsa yaralara merhem olsa ol tabipten derman gelse şol revanda balam kaldı kırmızı gülün hazanı ağaçlar döker gazeli kara yağızın güzeli şol revanda balam kaldı HİKAYESİ Ali diye bir oğlan varmış
KırmızıGül Demet Demet .. Kırmızı Gül Demet Demet. Kırmızı gül demet demet Sevda değil bir alamet Gitti gelmez o muhannet Şol revanda balam kaldı. Kırmızı gül her dem olsa Yaralara merhem olsa Ol tabipten derman gelse Şol revanda balam kaldı. Kırmızı gülün hazanı Ağaçlar döker gazeli Kara yağızın güzeli
hDZO. Çok hüzünlüdür bu Türkümüzün hikayesi !.. Ali diye bir oğlan varmış patlak vermeden evvel gönül vermiş bir güzele, evlenmiş ve evliliğinin daha kırkı çıkmadan askere li sevdiğini anası ile bir başına bırakıvermiş ve askere askere gitmesinden epey bir süre geçmesinden sonra savaşın bittiği haberi gelmiş köye Ali'nin anası ile sevdiği mutluluk sarhoşu n içinde bulunduğu grubun şehre dönüş tarihi belli olmuş bunun üzerine anası ve karısı başlamışlar o gün geldiğinde anası demiş ki "Kızım ben gidip tren istasyonunda bekleyeyim oğlumu sende hazırlıkları tamamla evde" deyip tren istasyonun yolunu sabahın köründe başlamış tren gelir biri gider ve oğlan hava kararıncaya kadar beklemiş ve oğlan u kesen ana evin yolunu tutmuş. Eve geldiğinde gelinin odasında sesler geldiğini duyup kapıya yanaştığında içerde bir erkek olduğunu Anadolu'nun anası namusunu kirli bırakır mı içerden tüfeği kaptığı gibi odaya dalıverir ve yorgana doğru boşaltır ık kan gölüne arada yorgan sıyrılıverir yatağın ne görsün iki yıldır askerde olan oğulcuğu ile ona gözü gibi bakan gelini yatağın ğersem anası istasyonda beklerken görememiştir oğlunu, oğlanda koştura koştura eve gitmiş ve sevdiceğini yalnız bulunca dayanamamıştır. Bundan sonra ana az olan aklını da yitirip yollara düşer ağzında bir türkü; KIRMIZI GÜL DEMET DEMET !.. Kırmızı gül demet demet Sevda değil bir alamet Gitti gelmez o muhannet Şol revanda balam kaldı Kırmızı gül her dem olsa Yaralara merhem olsa Ol tabipten derman gelse Şol revanda balam kaldı Kırmızı gülün hazanı Ağaçlar döker gazeli Kara yağızın güzeli Şol revanda balam kaldı
6Beğen0Beğenme KIRMIZI GÜL DEMET DEMETKIRMIZI GÜL DEMET DEMET SEVDA DEĞİL BİR ALAMET BALAM NENNİ YAVRUM NENNİ GİTTİ GELMEZ OL MUHANNET ŞOL REVANDA BALAM KALDI YAVRUM KALDI BALAM NENNİKIRMIZI GÜL HER DEM OLMAZ YARALARA MERHEM OLMAZ BALAM NENNİ YAVRUM NENNİ OL TABİPTEN DERMAN GELMEZRitim 3/4 – 4/4 Yöre Erzurum Kaynak Muharrem Akkuş-Nida Tüfekçi Seslendiren Yavuz BingölEser bilgileri İnternet kaynaklıdır. Eser Hakları için MESAM kaynakları geçerlidir. Eserle ilgili düzenleme önerileriniz varsa lütfen yorumlarda belirtiniz.
on 0908 Kırmızı gül demet demet,Sevda değil bir alamet,Balam nenni, yavrum nenniGitti gelmez ol muhannet Şol revanda balam kaldı, Yavrum kaldı, balam nenni...Nenni ya! Nenni ki nenni!. Yavrum nenni! Bir demet kırmızı güllegelen nenni!. Nasıl oluyor derseniz, türkünün dilini açmak gerek...Varıp sormak gerek türküye ''Ey türkü nedir bu demet demet kırmızı gül ve de nenni!. Yavrum nenni... Balam, nenni''. Bu demet demet gül hem de kırmızısından, sevgiliye duygu mu taşıyor? Neden kırmızı gül de kır papatyaları değil? Şöyle sarılı beyazlı, düz sarılı, öküz gözü gibi, kırdan toplanmış papatyalar değil de, demet demet kırmızı gül? Onların sevgi dili yok mu?. Onlar duygu simgesi gül kat... Ama bir tek!. Benim tek gülümsün, gönlümdeki yerin kır çiçekleri kadar engin, kır çiçekleri kadar zengin ve doğal, demiş olmazmısın? Ama senden iyisini bilecek değiliz ya!. Kırmızı gülüseçmişsin sen. Hem de demet demet...Ha bir de 'balam' meselesi var! Yavrum diyorsun... 'Nenni' diyorsun 'Gitti gelmez' diyorsun. Yoksa bir ananın balasına, yavrusuna çağrısı mı bu? Şol Revan'da kalan balası üstüne mi söylenmiş?. REVAN, bugünkü adıyla ERİVAN, yani günümüzde Ermenistan'ın başkenti... Türkümüze konu olan olayın geçtiği zaman ise, büyük olasılıkla 17. yüzyıl sonrası... Neden derseniz, REVAN Osmanlının önemli bir ticaret merkezi o zamanlar. Ama bir ara elden çıkmış, Safeviler işgal etmiş. Yıl 1635. Dördüncü Murat ikiyüzellibin kişilik bir orduyla REVAN seferini düzenlemiş. Sekiz ay, yirmi dokuz günlük kuşatma sonunda, REVAN yeniden Osmanlı topraklarına katılmış. Eskisi gibi kervanlar gider gelir olmuş. Mal götürüp, mal getirmişler... Memet de gidip gelen kervancılardan birisi... Anasının da tek 'balası'... Tek oğlu!. Erzurum yöresinde üç beş dönümlük tarlalarını ekip dikiyorlar... Yetiştirdikleri ürünü de kervana katıp, REVAN'da satıyor Memet... Memet de Memet hani... Karayağız bir delikanlı... Taşı tutsa, suyunu çıkaracak kadar güçlü. Bir de alışkanlığı var Memet'in. Her akşam tarla dönüşü, bahçelerden derlediği demet demet gülleri getiriyor anasına.. Anayla oğul arasında bir simge gibi kırmızı gül demeti... Sevgi saygı simgesi. Gülleri evinin duvarına asıp kurutuyor ana... Onlara baktıkça oğlunu görür gibi oluyor... Hele Memet kervandaysa. Gözü gönlü kırmızı gülün kurumuş, gazelleşmiş demetinde ananın. Rüyaları hep Memet üstüne... REVAN yollarını düşlüyor hep. Kimi zaman kara saplanmış görüyor kervanı. Kanter içinde uyanıyor. hayra yormaya çalışıyor. Kimi geceler de toza dumana katılmış kervanın, atının eşeğinin devesinin bir toz bulutu içinde kayboluşunu düşlüyor. Bir hortum, yutuyor kervanı. Koca kervan döne döne göğe çekiliyor. Geride ne bir at, ne de bir deve, ne de insan kalıyor. Memet'i arıyor gözleri. Kara yağız, kaytan bıyık Memet, ellerini uzatıyor anasına. 'Tut ellerimi' diyor. Ama ne gezer. Anasının elleri boşlukta kalıyor. Sözün kısası günü gelip de kervan REVAN'dan dönene kadar bu böyle sürüp gidiyor. Kervanın dönüşünü dört gözle kışın yola saldığı oğlu yazın dönüyor .Bazen de tersi oluyor . Kervanın dönüşü, bayram gibi! Kimi kocasını, kimi yavuklusunu karşılıyor. Kimi analar da oğlunu. Sarılıp, ağlayanlar, sevinç gözyaşı dökenler. Yemen seferinden döner gibi. Gerçi savaş dönüşü değil ama; hastalığı sağlığı var... Karı var, ayazı var!. Bir de salgın hastalık söylentisi yayılmış. Veba hastalığı kırıp geçiriyor ortalığı. İlkin bir ateş sarıyor bünyeyi. Kusma, iltihap, baş dönmesi. En sonunda da sayıklama. Artık kurtuluşu yok. Sayıklaya sayıklaya götürüyor insanı. En erken üç gün. En geç yedi gün içinde başlıyor sayıklama... Kurduğu tüm dünya yok oluyor bir anda insanın. Sevgiliye özlem, alınan armağanlar. Söylenecek güzel sözler. ''Sensiz olamam. Sen benim her şeyimsin. Güne seninle başlıyorum. Seninle bitiyor gecem. Zaman yitirmemek gerek demiştin. Oysa günler su gibi geçti. Ne bir ses; ne bir nefes. Düşlerdeki yerin hariç. Oysa seninle her şeye yeniden başlayacaktık. Öyle demiştik. ''Yaşam o kadar kısa ki; hiç zaman yitirmek istemiyorum seninle olmak için''. Bunları sen söylemiştin. Sıcaklığın avuçlarımdaydı. Kuytu bir sokak arası mıydı?. Yoksa aşıklar yoluna girişte miydi? Bir tek gözlerin kalmış belleğimde. Bir de kuşların bitmeyen şakımaları. Ne de güzel batmıştı güneş. Alaca ışığın, alaca karanlığa dönüştüğü an. Akşam güneşinin, yavaş yavaş yok oluşu muydu güzel olan?. Yoksa alaca ışığın, alaca mutluluğa dönüştüğü an mıydı en güzeli. Bahar mı kokuyordu saçların. Yoksa gerçekten bahar günleri miydi? İşte böyle sevgili. Ben şimdi senden uzak. Seni sayıklıyorum. Ellerini tutabilsem yeniden. Yüzüme dokunsa saç tellerin. Ama ne gezer!. Kuytulardan kaybolmayı severim demiştin. Aniden yok oluyorsun düşlerimden. Ellerim boşta kalıyor. Hem anamın hıçkırığı niye. Uzattığım ellerimi tutsa ya! Ateşler içindeyim. Bildiğim türküleri mırıldanıyorum; elde baş yastığa gelende,Gayet yaman olur işi garibin,Gelen olmaz giden olmaz yanına,Bir çalıdır mezar taşı çalının dibine gömüyorlar Memet'i. Söylenecek sözleri, sevgiliye, anasına özlemiyle birlikte örtüyorlar üstünü. Kara toprak alıyor bağrına. Gençmiş... Sevenleri varmış... Anası yavuklusu yol gözlüyormuş. Ecel bu! Kimini sele, kimini yele verir. Memet'i de Revan'da vebayla yakalıyor. Sayıklaya sayıklaya gidiyor Memet. Kucak dolusu kırmızı güller elinde kalıyor. Sevgiliye özlemi de dilinde!. Artık bir çalıdır mezar taşı Memet'in!. Bir tek Memet değil vebaya teslim olan. Kervanın çoğu kırılıyor. Sahipsiz mezar oluyor Revan ' da. Kalanlar perişan. Utangaç. Yaşıyor olmaktan utanıyorlar sanki... Sanki ölenlerin sorumlusu ölmeyenlermiş gibi... Ağır ağır Erzurum'a giriyor kervan. Analar, bacılar, sevgililer, oğullar, eşler... Meraklı gözlerle karşılıyor kervanı. Aradığını bulan sarmaş dolaş. Gözyaşları hıçkırıklara karışıyor. Aradığını bulamayanlar, ilk rastladığına soruyor. ''Oğlum Memet'im nerede. Birlikte çıktınız kervana. Nerede kaldı''. Sen sen ol da gel yanıtla. "İlkin kusma başladı. Sonra da bir ateş. En son sayıklama başladı. Tüm sevdiklerini bir bir sıraladı. Titreye titreye sayıkladı. Yedi gün dayandı Memet. Sonra... Sonra bir çalının dibine gömdük onu''. Gel de söyle bunu. Söyleyebil!. Hem de anasına... O ana deli olup dağlara düşmez mi?. Avuçlarını göğe açıp ol tabipten medet dilemez mi?. Kırmızı gülden merhemlik istemez mi?. Karayağızın güzeli oğlunu, canından parçayı alıp götüren ölüme, ilenmez mi? Ölümün hepsi kötü. Ana, baba, anneanne, dede. Hepsi kötü. Dün var olan... Soluyan, nefes alan; nefes veren. Bir anda yok artık. Yerinde yeller esiyor. Şekli şemali, son sözleri, yavaş yavaş yok oluyor. Belleklerden siliniyor. Yaşlı ölümü neyse ne! ''Öldü de kurtuldu" diyor insan. Ya gencecik ölümler. Muradı gözünde gidenler. Anadır, alıyor veriyor. veriyor alıyor. Oluru yok. Diline kırmızı gülleri doluyor. Ol tabipten medet diliyor. Olmuyor. Ver elini dağ yolları. Dilinde türküsü. Gönlünde oğlunun hayali. Deli olup dağlara düşüyor. O'nu son görenler elinde bir demet kırmızı gül, dilinde ''Kırmızı gül demet demet. Sevda değil bir alamet Şol Revan'da balam kaldı. Yavrum kaldı''... diye diye haykırdığını gül demet demetSevda değil, bir alametBalam nenni, yavrum nenni,Gitti gelmez ol muhannet,Şol Revan'da balam kaldı, Yavrum kaldı, Balam nenni,Kırmızı gül her dem olmaz,Yaralara merhem olmaz Balam nenni, Yavrum nenni,Ol tabipten derman gelmezŞol Revan ' da balam kaldı, Yavrum kaldı, Balam gülün hazanı,Ağaçlar döker gazalı,Karayağızın güzeli Şol Revan ' da balam kaldı, Yavrum kaldı,KaynakYaşar ÖzürkütÖyküleriyle Türküler 2İstanbul, 2001
KIRMIZI GÜL DEMET DEMET Türk için beşikten ötesi gurbet demişler, boşuna mı? Gurbet bizi yaktıkça biz türkü yazmışız da ondan. Gitti gelmez’ yakarışlarıyla yüreği yanan anaların, sevda değil bir alamet diyen yavukluların ve dahi beşikte yetim kalmış bebeklerin yakarışları ezgi olur da dolar senelere. Ve bu ezgilerin adı türkü olur. Türkü yani Türki ait olan… KIRMIZI GÜL DEMET DEMET Türk için beşikten ötesi gurbet demişler, boşuna mı? Gurbet bizi yaktıkça biz türkü yazmışız da ondan. Gitti gelmez’ yakarışlarıyla yüreği yanan anaların, sevda değil bir alamet diyen yavukluların ve dahi beşikte yetim kalmış bebeklerin yakarışları ezgi olur da dolar senelere. Ve bu ezgilerin adı türkü olur. Türkü yani Türki ait olan… Ezgi dediğin bu topraktan hüzne batmış göz yaşıdır, yürek yanıklığıdır, can acısıdır. Gurbet acısıyla yüreğini dağlamamış kaç ferdi var ki bu milletin. Gurbete çıkamayanlar da gurbeti işlerinde bilmişler bu yüzden. Ya ekmek kavgası için yollarına düşürülmüş gurbetin ya vatan ve namus uğruna seferberliğe çıkılmış. Kırmızı gül demet demet Sevda değil, bir alamet Gitti gelmez ol muhannet, Şol Revan’da balam kaldı Yavrum kaldı, Balam nenni, Nenni ya? Nenni ki hem de ne nenni. Balaya nenni, yavruya nenni. Belli gök ekini biçilmiş gene ecelin orağı. Belli ki ecel kurşunun demir pencesi gene bir sineye saplanmış olmadığı. Belli ki gene bir ananın yüreği yanmış. Çeyizinin nakışları gözyaşına batmış bir tazenin. İyi de ya Revan? Revan neresi? Tarihini bilmeyenin coğrafyasının sınırlarını başkaları belirler. Sen yurdunun sınırlarını haritalarda mı ararsın? Yanılırsın. Senin yurdunun sınırların türkülerin çizmiştir. Türkü ki Diyarbakır etrafında dağlar var ’ demektedir, Diyarbakır senindir. Türkü ki Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar’ demektedir, Urfa senindir. Türkü ki Kerkük’ün kal’asıyam’ demektedir, Kerkük senindir. Türkü ki akma Tuna’ demektedir, Tuna serhadıdır vatanın da ondan söylemektedir. Türküler ki Bağdat demektedir. Halep demektedir. Üsküp demektedir. Türküler çizmektedir sınırlarımızı ezgileriyle. Haritalara aldanma gönül. Cetvelle çizilmiş haritalar cağın en büyük yalancıları. Evet ,Revan neresi? Revan, bugünkü adıyla Erivan, yani günümüzdeki Ermenistan’ın başkenti…1850’li yıllara kadar yirmiye aşkın camisiyle, kapalı çarşısıyla nüfusunun yüzde yetmişe varan çoğunluğuyla Türk kokan şehir. Şimdiyse bir tek Türk yaşamamakta ve bir tek cami kalmamış ayakta. Türkümüze konu olan olayın geçtiği zaman ise, büyük olasılıkla civarı… Neden dersiniz, Revan Selçuklulardan beri Türk yurdudur. 15. asırdan itibaren de Osmanlının en önemli ticari merkezlerinden biri. Bir ara başka bir Türk devletinin, Safevilerin eline geçmiş. Yıl 1635. Dördüncü Murat iki yüz elli bin kişilik bir orduyla Revan’a sefer düzenlemiş. Sekiz ay, yirmi dört günlük kuşatma sonunda, Revan yeniden Osmanlı topraklarına katılmış. Eskisi gibi kervanlar gider geliyormuş. Mal götürüp, mal getirmişler… Kervanlar ki onlar bazen hasret taşımışlar bazen kara haber. Eşkıyanın, düşmanın, yırtıcı hayvanın, hastalığın pençesinde nice can bırakmış kervanlar. Götürmüş de her götürdü-ğünü getirmemiş kervanlar. İşte, Mehmet de gidip gelen kervancılardan birisi… hani türkümüzde gitti gelmez denilen muhannet. Mehmet de Mehmet hani… Kara yağız bir delikanlı… Anasının da tek balası’… Bir ata binişi var, bir cirit atışı var, bir bar tutuşu var ki, anlatmaya kelimeler yetmiyor. Bileğide yüreği de yiğit Mehmet’in. Mihnetsiz ekip biçiyor toprağını, yetiştirdiği ürünü kervana katıp, Revan’da satıyor. Taşı tutsa, suyunu çıkaracak kadar güçlü. Bir anası bir de yavuklusu var Mehmet’in. Bir de çocukluğundan eri bir gün bile ak-satmadığı bir alışkanlığı…Her akşam tarla dönüşü, bahçeden iki demet gül deriyor Mehmet. Biri anasına, biri yavuklusuna. Anayla oğul arasında bir simge gibi kırmızı gül demeti…Sevgi simgesi, saygı simgesi. Güller evinin duvarına asıp kokluyor ana… Onlarda oğul kokusu var çünkü. Hele Meh-met kervandaysa. Gözü gönlü kırmızı gülün kurumuş, gazelleşmiş demetinde ananın. Rüyaları hep Mehmet üstüne… Revan yoluna bakıp kalmakta her akşam. Dualar göndermekte gurbetteki balasına. Her şey yolundadır. Başta devlet vardır çok şükür. Toprak emeklerini zayi etme-mek-tedir hamdolsun. Bir ayrılık var Revan seferinde boyunlarını büken. Onu da özlem biriktirmek saymadalar. Ama son seferde yüreği buruktur ananın. Gerçi hakimdir dağı korkusu, eşkıya endişesi yoktur ya, yol bu… Hastalığı sağlığı var… Karı var, ayazı var!. Bir de salgın hastalık söylentisi yayılmış. Veba diye bir hastalık kırıp geçiriyormuş ortalığı Revan’da. Veba ki Azrail’in sağ eli o kuşunun demirden cırnağı veba. Ölümün soğuk yüzü, gül bahçesinin vakitsiz yüzü veba. Vay ocağı batısı yıkılası ölüm. Anasının kuzusu Mehmet’i yakalayı- vermiş yolda veba. Atının terkisinde iki demet gül. Ve anasıyla yavuklusuna aldığı elbiselik kumaşlar heybesinde. Ölüm bu. Pençesini saldığı yürekteki sevdaya,hasrete acır mı hiç… Acımaz. Mehmet’e de acımamış ölüm. Anası ve yavuklusunu sayıklayarak can vermiş Mehmet. Bir çalının dibine gömmüşler. Söylememiş sözleri, anasına, yavuklusuna biriktirdiği özlemleriyle birlikte koymuşlar kara toprağın bağrına taze ölüyü. Gençmiş… Sevenleri varmış… Anası yavuklusu yol gözlüyormuş. Ecel bu! Kimini sele, kimini yele verir. İki demet kırmızı gül atının terkisinde, sevginin ve özleminin yanık ezgileri soğumuş teninde. Artık bir çalıdır mezar taşı Mehmet’in!. Bir tek Mehmet değil vebaya teslim olan. Kervanın çoğu kırılıyor. Sahipsiz mezarlar gurbet yanıklığında hasretlerin can kokan çiçekleri gibi göveriyorlar vatan üstünde. Kalanlar perişan. Utangaç. Yaşıyor olmaktan utanıyorlar sanki… Sanki ölenlerin sorumlusu ölme- yen-leşmiş gibi… Ağır ağır Erzurum’a giriyor kervan. Meraklı gözlerle karşılıyor kervanı gurbet yolu gözleyen gönüller. Ana bir yanda, yavuklu bir yanda Mehmet’i arıyorlar Kervan’ görkemli delikanlı. Mehmet kervan tepeden görüldüğü an seçilir Mehmet başçısıdır kervanın. Gözlerini siler ana. Gözlerini siler yavuklu Mehmet görünmemektedir. Yeşil alevli ateşler düşer iki buruk yüreğe. Oğlum, Mehmet’im nerede, birlikte çıktınız kervana, nerede kaldı’. Diye hıçkırarak yapışır kervancın yakasına ana. Gel de cevap ver. De ki veba aldı Mehmet’i. De ki ecel aldı yer gizledi. De ki bir dağ başında bir çalının dibinde kaldı mezarı Mehmet’in. Bir anaya nasıl söylenir ki bu haber. Derken atı gelir Mehmet’in atta mahzundur. Emanetini yarı yolda bırakmış olmanın hüznüyle yanaşır anaya. Terkisinde iki demet gül vardı atın. Güller sevgi değil, saygı değil gayrı ayrılık kokmaktadır. Ölümün kokusu sinmiştir güllere. Sesi soluğuna düğümlenir ananın. Gözyaşı kaynar su olur dökülür içine. Atın terkisinden bir demet gül alır ana. Güç bela bir ah kurtulur göğsünden. Elinde bir demet gül, dilinde yanı bir ezgi. Düşer Revan yoluna. Kırmızı gül demet demet Sevda değil, bir alamet Gitti gelmez ol muhannet Şol Revan’da balam kaldı, Yavrum kaldı, Balam nenni, Kırmızı gül her dem olmaz Yalara merhem olmaz Ol tabipten derman gelmez Şol Revan’da balam kaldı, Yavrum kaldı, Balam nenni. Kırmızı gülün ezeli, Sam vurur döker gezeli, Kara yağızın güzeli Şol Revan’da balam kaldı, Yavrum kaldı, Balam nenni. T. Mümtaz Orhun HERFENE, Kaynak T. Mümtaz Orhun HERFENE,
Kırmızı gül demet demet Sevda değil bir alamet Balam nenni yavrum nenni Gitti gelmez ol muhannet Şol revanda balam kaldı Yavrum kaldı balam nenni…Nenni ya! Nenni ki nenni!. Yavrum nenni! Bir demet kırmızı gülle gelen nenni!. Nasıl oluyor derseniz türkünün dilini açmak gerek…Varıp sormak gerek türküye ”Ey türkü nedir bu demet demet kırmızı gül ve de nenni!. Yavrum nenni… Balam nenni”. Bu demet demet gül hem de kırmızısından sevgiliye duygu mu taşıyor? Neden kırmızı gül de kır papatyaları değil? Şöyle sarılı beyazlı düz sarılı öküz gözü gibi kırdan toplanmış papatyalar değil de demet demet kırmızı gül? Onların sevgi dili yok mu?. Onlar duygu simgesi gül kat… Ama bir tek!. Benim tek gülümsün gönlümdeki yerin kır çiçekleri kadar engin kır çiçekleri kadar zengin ve doğal demiş olmazmısın? Ama senden iyisini bilecek değiliz ya!. Kırmızı gülü seçmişsin sen. Hem de demet demet…Ha bir de balam’ meselesi var! Yavrum diyorsun… Nenni’ diyorsun Gitti gelmez’ diyorsun. Yoksa bir ananın balasına yavrusuna çağrısı mı bu? Şol Revan’da kalan balası üstüne mi söylenmiş?. REVAN bugünkü adıyla ERİVAN yani günümüzde Ermenistan’ın başkenti… Türkümüze konu olan olayın geçtiği zaman ise büyük olasılıkla 17. yüzyıl sonrası… Neden derseniz REVAN Osmanlının önemli bir ticaret merkezi o zamanlar. Ama bir ara elden çıkmış Safeviler işgal etmiş. Yıl 1635. Dördüncü Murat ikiyüzellibin kişilik bir orduyla REVAN seferini düzenlemiş. Sekiz ay yirmi dokuz günlük kuşatma sonunda REVAN yeniden Osmanlı topraklarına katılmış. Eskisi gibi kervanlar gider gelir olmuş. Mal götürüp mal getirmişler… Memet de gidip gelen kervancılardan birisi… Anasının da tek balası’… Tek oğlu!. Erzurum yöresinde üç beş dönümlük tarlalarını ekip dikiyorlar… Yetiştirdikleri ürünü de kervana katıp REVAN’da satıyor Memet… Memet de Memet hani… Karayağız bir delikanlı… Taşı tutsa suyunu çıkaracak kadar güçlü. Bir de alışkanlığı var Memet’in. Her akşam tarla dönüşü bahçelerden derlediği demet demet gülleri getiriyor anasına.. Anayla oğul arasında bir simge gibi kırmızı gül demeti… Sevgi saygı simgesi. Gülleri evinin duvarına asıp kurutuyor ana… Onlara baktıkça oğlunu görür gibi oluyor… Hele Memet kervandaysa. Gözü gönlü kırmızı gülün kurumuş gazelleşmiş demetinde *****n. Rüyaları hep Memet üstüne… REVAN yollarını düşlüyor hep. Kimi zaman kara saplanmış görüyor kervanı. Kanter içinde uyanıyor. hayra yormaya çalışıyor. Kimi geceler de toza dumana katılmış kervanın atının eşeğinin devesinin bir toz bulutu içinde kayboluşunu düşlüyor. Bir hortum yutuyor kervanı. Koca kervan döne döne göğe çekiliyor. Geride ne bir at ne de bir deve ne de insan kalıyor. Memet’i arıyor gözleri. Kara yağız kaytan bıyık Memet ellerini uzatıyor anasına. Tut ellerimi’ diyor. Ama ne gezer. Anasının elleri boşlukta kalıyor. Sözün kısası günü gelip de kervan REVAN’dan dönene kadar bu böyle sürüp gidiyor. Kervanın dönüşünü dört gözle bekliyor. Bazen kışın yola saldığı oğlu yazın dönüyor .Bazen de tersi oluyor . Kervanın dönüşü bayram gibi! Kimi kocasını kimi yavuklusunu karşılıyor. Kimi analar da oğlunu. Sarılıp ağlayanlar sevinç gözyaşı dökenler. Yemen seferinden döner gibi. Gerçi savaş dönüşü değil ama; hastalığı sağlığı var… Karı var ayazı var!. Bir de salgın hastalık söylentisi yayılmış. Veba hastalığı kırıp geçiriyor ortalığı. İlkin bir ateş sarıyor bünyeyi. Kusma iltihap baş dönmesi. En sonunda da sayıklama. Artık kurtuluşu yok. Sayıklaya sayıklaya götürüyor insanı. En erken üç gün. En geç yedi gün içinde başlıyor sayıklama… Kurduğu tüm dünya yok oluyor bir anda insanın. Sevgiliye özlem alınan armağanlar. Söylenecek güzel sözler. ”Sensiz olamam. Sen benim her şeyimsin. Güne seninle başlıyorum. Seninle bitiyor gecem. Zaman yitirmemek gerek demiştin. Oysa günler su gibi geçti. Ne bir ses; ne bir nefes. Düşlerdeki yerin hariç. Oysa seninle her şeye yeniden başlayacaktık. Öyle demiştik. ”Yaşam o kadar kısa ki; hiç zaman yitirmek istemiyorum seninle olmak için”. Bunları sen söylemiştin. Sıcaklığın avuçlarımdaydı. Kuytu bir sokak arası mıydı?. Yoksa aşıklar yoluna girişte miydi? Bir tek gözlerin kalmış belleğimde. Bir de kuşların bitmeyen şakımaları. Ne de güzel batmıştı güneş. Alaca ışığın alaca karanlığa dönüştüğü an. Akşam güneşinin yavaş yavaş yok oluşu muydu güzel olan?. Yoksa alaca ışığın alaca mutluluğa dönüştüğü an mıydı en güzeli. Bahar mı kokuyordu saçların. Yoksa gerçekten bahar günleri miydi? İşte böyle sevgili. Ben şimdi senden uzak. Seni sayıklıyorum. Ellerini tutabilsem yeniden. Yüzüme dokunsa saç tellerin. Ama ne gezer!. Kuytulardan kaybolmayı severim demiştin. Aniden yok oluyorsun düşlerimden. Ellerim boşta kalıyor. Hem anamın hıçkırığı niye. Uzattığım ellerimi tutsa ya! Ateşler içindeyim. Bildiğim türküleri mırıldanıyorum; elde baş yastığa gelende Gayet yaman olur işi garibin Gelen olmaz giden olmaz yanına Bir çalıdır mezar taşı çalının dibine gömüyorlar Memet’i. Söylenecek sözleri sevgiliye anasına özlemiyle birlikte örtüyorlar üstünü. Kara toprak alıyor bağrına. Gençmiş… Sevenleri varmış… Anası yavuklusu yol gözlüyormuş. Ecel bu! Kimini sele kimini yele verir. Memet’i de Revan’da vebayla yakalıyor. Sayıklaya sayıklaya gidiyor Memet. Kucak dolusu kırmızı güller elinde kalıyor. Sevgiliye özlemi de dilinde!. Artık bir çalıdır mezar taşı Memet’in!. Bir tek Memet değil vebaya teslim olan. Kervanın çoğu kırılıyor. Sahipsiz mezar oluyor Revan da. Kalanlar perişan. Utangaç. Yaşıyor olmaktan utanıyorlar sanki… Sanki ölenlerin sorumlusu ölmeyenlermiş gibi… Ağır ağır Erzurum’a giriyor kervan. Analar bacılar sevgililer oğullar eşler… Meraklı gözlerle karşılıyor kervanı. Aradığını bulan sarmaş dolaş. Gözyaşları hıçkırıklara karışıyor. Aradığını bulamayanlar ilk rastladığına soruyor. ”Oğlum Memet’im nerede. Birlikte çıktınız kervana. Nerede kaldı”. Sen sen ol da gel yanıtla. “İlkin kusma başladı. Sonra da bir ateş. En son sayıklama başladı. Tüm sevdiklerini bir bir sıraladı. Titreye titreye sayıkladı. Yedi gün dayandı Memet. Sonra… Sonra bir çalının dibine gömdük onu”. Gel de söyle bunu. Söyleyebil!. Hem de anasına… O ana deli olup dağlara düşmez mi?. Avuçlarını göğe açıp ol tabipten medet dilemez mi?. Kırmızı gülden merhemlik istemez mi?. Karayağızın güzeli oğlunu canından parçayı alıp götüren ölüme ilenmez mi? Ölümün hepsi kötü. Ana baba anneanne dede. Hepsi kötü. Dün var olan… Soluyan nefes alan; nefes veren. Bir anda yok artık. Yerinde yeller esiyor. Şekli şemali son sözleri yavaş yavaş yok oluyor. Belleklerden siliniyor. Yaşlı ölümü neyse ne! ”Öldü de kurtuldu” diyor insan. Ya gencecik ölümler. Muradı gözünde gidenler. Anadır alıyor veriyor. veriyor alıyor. Oluru yok. Diline kırmızı gülleri doluyor. Ol tabipten medet diliyor. Olmuyor. Ver elini dağ yolları. Dilinde türküsü. Gönlünde oğlunun hayali. Deli olup dağlara düşüyor. O’nu son görenler elinde bir demet kırmızı gül dilinde ”Kırmızı gül demet demet. Sevda değil bir alamet Şol Revan’da balam kaldı. Yavrum kaldı”… diye diye haykırdığını gül demet demet Sevda değil bir alamet Balam nenni yavrum nenni Gitti gelmez ol muhannet Şol Revan’da balam kaldı Yavrum kaldı Balam nenniKırmızı gül her dem olmaz Yaralara merhem olmaz Balam nenni Yavrum nenniOl tabipten derman gelmez Şol Revan da balam kaldı Yavrum kaldı Balam gülün hazanı Ağaçlar döker gazalı Karayağızın güzeli Şol Revan da balam kaldı Yavrum kaldı
kırmızı gül demet demet hikayesi kısaca